17 Aralık 2013 Salı

Pickwick'in Çilesi - Winston İle Tanışma ( Bölüm - 26 )

“ Biliyorum birden böyle söyleyince kulağa aynen o şekilde geliyor. Ama hayır yalnızca senin gibi biri ne yapar, nasıl yaşar, nasıl böyle biri olur onu merak ediyordum. “

“ Şu söylediklerini biraz daha açarsan iyi olacak. Az önceki zekamdan eser yok, malum şaşırdım. “

“ Seni ilk gördüğümde tiyatro festivalindeydiniz. Ve sen oradan oraya koşturuyor, kıyafetleri dikmeyi bitirmeye çalışıyor, onlardan fırsat kaldıkça metin hakkında yeni fikirler üretiyor, daha sonra da bütün ekibi bir araya toplayıp oyunu düzeltiyordun. Hatta kaldığımız daireler karşılıklıydı. Her gün sabaha karşı 3 gibi uyuyor 5 gibi kalkıp kitap okuyordun. “

Sen nasıl bir manyaksın lan? Yani çok afedersiniz ama hangi normal insan evladı bunu yapar. Beni takip eder yani. Yoksa dedikleri şaşırtıcı bir şekilde eksiksiz doğru gidiyor. Ben de sorumluluk konusunda biraz manyak olabilirim. Yalnızca biraz tabii ki. İnandınız mı? İnanmayın.

“ Evet. Sorumluluk konusunda biraz fazla duyarlıyım. “

“ Yalnızca o değil. Kontrolcülüğünü bile kontrol ediyorsun. O ilk gün çalışmalarını gördüğümde hayran oldum. Daha sonralarda da hep seni gözledim. Ve sordum işte.”

Bu kesin West’in işi. West benim okuldan bir arkadaşım. Kendisi feminenlikte sınırları aşmış biridir. Ama ben hayatımda onun kadar mükemmel bir insan tanımadım. Anlayışlı, zeki, komik, kültürlü. Tabii ki benim arkadaşım olacak öyle biri. O söylemiştir okulumu falan. Ben pek kimseyle konuşmadım çünkü.

“ Ee ?”

Israrla tepki vermiyorum ki beni biraz daha övsün çocuk. Egom tavan şu anda.

“ Hep seni düşünmeye başladım. O her konuda bilgili oluşun,çizimlerin, yazıların… Hepsini izledim. Senin kadar zeki, kültürlü, eğlenceli bir insan nasıl olur bir türlü aklım almadı. Yaptıklarını yaparak anlamaya çalıştım seni. “

“ Gelip tanışsaydın? Bunca zahmete boşuna girmemiş olurdun.”

“ Kendimi bir türlü senin yanına yakıştıramadım. “

Sen ki tanrı parçası olmuşsun, kendini benim yanıma yakıştıramıyorsun öyle mi? Nerede kamera? Çocuklar tamam şaka yaptınız falan ama ayarını kaçırmayın.

“ Çok mu soğuk görünüyorum dışarıdan? Tanısan seversin valla bak. “

“ Tanımaya çalıştım işte seni. Ama hayatında bir yerim olması için senin yaptıklarını yapabilmeliydim. Başka türlü beni yanında tutmazdın biliyorum. “

Bir yandan bakarsak haklısın şimdi genç. Öyle bana bir şey katmayacaksan işin ne hayatımda?

“ Beni baya iyi tanıyorsun. İşin iyi yanı ben seni sınava kadar hiç görmedim. Bana fark ettirmeden bunu yapmışsan ne mutlu sana. “

“ Hayatım boyunca okumadığım kadar kitap okudum sayende. Kaç yaşından beri kitap okuyorsun? “

“ Bilmem küçükken annem bana kitap okurdu. Sayfalardan birini bile atlarsa orayı atladığını fark ederdim. O zamandan beri ezberden de olsa kitap okumaya başladım. Bilinçli olarak üçüncü sınıfta falan okumaya başladım diyebilirim. “

“ İşte bu yüzden sana yetişmem gerekiyor. Bana yardımcı olur musun? “

Ne yapayım kitapları okuyup sana mı anlatayım? Git oku işte. Bak benim geri götürdüklerimi alıp okuyormuşsun işte. Ne kadar yardım etmişim ben sana. Daha ne yapayım? Hayır bütün bunlar özel öğretmenin olmam içinse seni o kitaplarla döverim. Acımam valla.

“ Ne konuda yardım etmemi istiyorsun? “

“ Okumam için kitap öner. Her hafta bir tane. Böylece seni her hafta görebilirim. Hatta belki daha sıklaşır. “

“ Mesajla da söyleyebilirim kitap isimlerini. “

“ Bunu yapmayacak kadar sorumluluk sahibi olduğunu biliyorum. Seni araştırdım derken ciddiydim. O kadar ilgimi çektin ki oradayken senden başka kimseye bakmadım. Her sabah seninle uyanıp sen kitap okurken seni izliyordum. Hatta bir sabah kahve yapıp yanına gelecektim. Sonra yanına gelsem ne konuşacağımı bilemediğim için gelmedim. “

O kadar adım atmaya karar vermişsin dönülür mü o karardan he? Ayıp yani bu yaptığın senin. Üstelik nasıl da girişken bir bireymişsin. Hem dışarıdan o kadar da soğuk, o kadar itici gözükmüyorum bence. Bir daha düşündüm de kesinlikle gözüküyorum. Sokakta görsem suratıma bakmam. O kadar da kötü anlaşıyorum kendimle. Ama sen gel konuş. Ben seni değil dudaklarını dinliyorum zaten. Acaba öpsem mi? Şaşırır belki.

“ Yahu o kadar da kötü biri olamam. O sıra çok meşguldüm. Pek çok işi benim yapmam gerekmişti. Bir işin tam olmasını istiyorsan kendin yapmalısın felsefesiyle hayatı kendime zindan ediyorum. Ama her şeyi yapmayı da öyle öğrendim açıkçası. Küçük yaşımdan beri evde tek kalıyorum. Dışarıdaki çocuklar gibi oyun oynamayı sevmediğimden evde kitap okurdum. Her şeyi yapmayı teorik olarak kitaplardan öğrendim. Evet öylesine asosyal bir çocuktum. “

“ Asosyal değil benim gözümde mükemmel bir olgunluk. O yaşlarda ben dışarıda oyun oynayan gruptaydım. Eğer senin gibi olsaydım seni ilk gördüğümde seninle konuşurdum, şu an sevgilim olurdun. “

Sevgili dedi. Doğru duyduğumu düşünüyorum. Yani kulaklarım sağlam. Sevgili dedi değil mi? Hayır yanlış duyduysam uyarın beni.

“ Öyle mi? “

Şu an o kadar şaşkınım ki dışarıdan belli etmemeye çalışmak yeterince zor. Bir de uzun cümleler kurmaya çalışarak yoramam kendimi.

“ Evet. Sınav sonuçları açıklandıktan sonra belki ayrı kıtalarda olacağız. Gitmeden sana ne kadar hayran olduğumu bilmeni istedim. “

Yahu sen konuşuyorsun da her üç kelimenden ikisi “hayranlık”. Acaba “hayvan” diyor da ben mi “hayran” anlıyorum? Yok o kadar da değil. Bana hayvan demek için neden cafe kapatsın?

“ Ya şimdi Winston bence sen beni gözünde biraz fazla büyütmüşsün. Ben senin beni gördüğün gibi biri değilim, yani sanırım değilimdir. Çok fazla şeyle uğraşırım ama bütün bunlar beni düşünmekten uzak tutmasını umut ettiğim için yaptığım şeyler. Hepsi birer kaçış. Hepsi birer yalnızlık. Anlatabiliyor muyum? O yüzden benim gibi biri nasıl olur sorusunun cevabı çok basit. Beni takip ederek öğrenebileceğin bir şey değil. Benim gibi biri yalnız olur. Hayatı boyunca yalnız olur benim gibi olmak için. Sen olma, sana yalnızlık güzel olmaz. “

“ Sen de yalnız olmamalısın Pick. Sana Pick diyeceğim. Senin gibi biri yalnız olmamalı. O kadar uzun süre inceledim ki seni, davranışlarını, hareketlerini. Bütün bunlar bir kaçışsa, ben de kaçmak istiyorum. Seninle. “

“ Beni daha bugün tanımaya başlıyorsun dostum. “

Dostum mu? Pick ne yaptın sen allahsen? Dostum mu denir konuşmanın böyle bir noktasında. Hem bu nereye kaçacak benimle? Cebimde beş kuruş param yok Winston kusura bakma. Sana da bakamam hiç. Kendime zor yetiyorum. Ya çocuk sanki evlatlık al beni dedi.

“ Seni uzun zaman önce tanımaya başladım ben. Bugün doğru tanıyıp tanımadığımı kontrol ediyorum yalnızca. Ve pek de yanılmamışım. Çok sosyal olduğunu düşünmem dışında. Ama Pick kendini nasıl görüyorsun bilmiyorum. Nasıl görmen gerektiğini biliyorum. İzin ver sana göstereyim. “
Nasıl gösterecek acaba. Ayağa da kalktı. Halay falan mı çekeceğiz acaba?

“ Nasıl görm-“

Oha öptü! Kalktı ve beni öptü. Böyle eğildi falan öptü resmen. Pick ilk öpücüğün bundan geldi. Bugün hayatın boyunca unutamayacağın bir gün. İlk öpücük, tamam. Elim ayağım titriyor mu acaba? Dur o internette okuduğum taktiği uygulamayı unutmadım inşallah. Onu yaptıysam tamam benim olurmuş karşı taraf.

“ Sanırım yeterince açıklayıcı olmuştur. “

Oldu olmaz mı. Sözlük gibi mübarek. Nasıl aydınlandım nasıl bilgi sahibi oldum anlatamam. Mesela dudakların çok sıcak. Mesela öpüşmeyi okuyucuya uzun uzun anlatmamak daha güzel ve daha nicesi.

“ Daha önce kendime hiç bu açıdan bakmamıştım tabi.”

“ Dudaklar lens falan mı” diye sormama az kalmıştı.

“ Bundan sonra bu açıdan bakabilirsin. Yaptığın her şeyi mükemmel yapmak zorundasın değil mi?

“ Yapım böyle, elimde değil. Aslını istersen bu benim ilk öpüşmem. “

“ Benim de öyle. “

Hadi canım. İnanmam valla. Ben seni daha önceden tanısam zorla da olsa, sarhoş da etmem gerekse öperdim. Valla bak.

“ Teşekkür ederim Winston. “

“ Beni bu büyük kaçışında yanında destek olarak alır mısın Pick? Batman’in Robin’i gibi. “

“ Bir şartla. Aslında şunu iki yapalım. “

“ Nedir onlar? “

O suratındaki şaşkın ifadeyi nasıl da yakaladım ama. Sen çok iyisin Pick ya.


“ Birincisi asla ama asla tayt giymeyeceksin Batman’in Robin’i gibi. İkincisi beni evime bırakır mısın? “

2 Aralık 2013 Pazartesi

Pickwick'in Çilesi - Winstonla Tanışma ( Bölüm 25 )

“ Yoo ben gönderdim herkesi. “

O ne demek oluyor yahu? Ne demek ben gönderdim. Mafya falan mısın yoksa? Valla ne kadar yakışıklı olursan ol o işlerle uğraşıyorsan benden uzak dur gözünü seveyim çekemem.

“ Nasıl becerdin onu yapmayı? Ben yıllardır bunu yapmaya çalışırım asla başarılı olamadım. “

“ Burası annemin yeri. “

Merhaba o bol makyajlı abla dediğim kayınvalidem. Kusuruma bakmadınız inşallah bilemedim ben. Bu tanrı parçası güzelliğini sizden almış belli. Hehe. Pick şu an daha alçalamazdın. Kadınla sohbet etmeye başladın. Günlere de çağır istersen. Oğlunu verir belki senin kısırın tadına bakınca? Ne dersin oğlum?

“ Bu nasıl kapattığını açıklamıyor yalnız. Ama sağolasın. “

Yeteri kadar soğuk olursam öldürebilirim bence ben bu çocuğu ne güzel olur.

“ Pick sana bir şey söylemem gerekiyor. “

“ Mafya falan değilsin değil mi? “

“ Yok canım onu nereden çıkardın? “

Mekan falan boşaltıyorsun ne bileyim aklıma daha mantıklı bir düşünce gelmedi kusura bakma.

“ Ne bileyim mekan falan kapatıyorsun. Çok mafyavari geldi gözüme. Bir de yakışıklısın. “

He söyle söyle sıksın topuğuna bir tane dolanırsın ortalıkta. Gerçi ayağımdaki ayakkabıları bu kadar sevmemin bir sebebi de olabilecek en dayanıklı ayakkabı olması. Kamyon geçse üzerinden şekli bozulmuyor. İçindeki metallerdenmiş babam dediydi. Sık oğlum sık. Sekip sana dönerse çok gülerim.

“ Demek anladın. Gerçi şaşırmadım hayatımda gördüğüm en zeki insansın.”
Neyi anladım acaba diye düşünen bir deha. Gerçekten tam benim yapımı yansıtan bir tanım. Neyi anladım ben acaba?

“ Neyi anladığımı da anlayabilirsem işte o zaman kendime zeki derim. “

“ Pekala, Pick. Okuduğun okulu biliyorum. “

Aha okulumu basacak manyak herif. Ya ne olur bir kez olsun düzgün bir insan bulayım ben ya. Allahım yukarıda işler nasıl. Bir el atsan buraya hani. Bir kulun can çekişiyor mafyanın elinde.

“ Ee bu zaten sır değil ki. “

He aferin. Kafanın dikine git de korktuğunu düşünmesin Pick. O deliyse sen ondan delisin. Sen kime bulaştığını bilmiyorsun Winston efendi!

“ Yok canım o anlamda söylemedim. Sınava gireceğini duyduğumda sevinmiştim. Salona girer girmez o yüzden seni aramaya başladım. “

“ Evet parfümünü koklayarak odanın hangi tarafında olduğunu anlayabiliyordum. Güzelmiş adı ne? “

Konuyu değiştireyim de daha kişisel olursa anneme falan ulaşır bu manyak. Kadın yazık mafyaya bulaştığımı duysa üzüntüsünden kahrolur.

“ Yalom okuman benim açımdan güzel bir tesadüf oldu. Ayrıca Portishead dinliyorsun, Within Temptation dinliyorsun. Pek çok tarz ve pek çok sanatçıyı dinliyorsun. Senin için müziğin güzel olması önemli. Ve düzenli ritimler seni rahatsız ediyor. Ve inanılmaz derecede cesur birisin.”

Anneee! Bu benim bilmediğim bizde yaşayan bir kardeşim falan mı? Bana cevap ver kadın! Nereden biliyor bütün bunları.

“ Ayrıca Charles Dickens çocukluğundan beri en sevdiğin yazar. Sylvia Plath, Edgar A. Poe, Ted Hughes, Chuck Palahniuk , Anne Sexton gibi yazarlar ve şairler en sevdiklerin. “

İyi tamam da sen kimsin? Gelecekteki ben falan mı bu acaba? Eğer öyleyse çok mutlu olacağım. Benim gelecekteki tipimin bu olduğunu düşünsene. Uff! Dur yanlışlıkla gülümsedim. Ne yapayım şimdi üzerine alınacak. Tabii ki rahat bir tavır içinde görüneceğim.

“ Bütün bunları neden biliyorsun acaba? Hani rahatsız edici değil mi aklında bunları tutmak? “

“ Seni bir çok insana sordum. Kütüphaneden aldığın kitapları geri getirdiğinde ardından hepsini ben alıyordum. Yalom o yüzden okumaya başladım.”

Şimdi yandım. Ben geçenlerde “ Sevgilinizi Nasıl Elde Tutarsınız “ tarzı bir kitap okumuştum. Rezil oldum. Şu durumda bariz bir şekilde sapığım var ve ben okuduğum kitapla dalga geçmesinden korkuyorum resmen. Çok mantıklı Pickwick.


“ Niye sapık falan mısın? “