“ Biliyorum birden böyle söyleyince kulağa aynen o şekilde
geliyor. Ama hayır yalnızca senin gibi biri ne yapar, nasıl yaşar, nasıl böyle
biri olur onu merak ediyordum. “
“ Şu söylediklerini biraz daha açarsan iyi olacak. Az önceki
zekamdan eser yok, malum şaşırdım. “
“ Seni ilk gördüğümde tiyatro festivalindeydiniz. Ve sen
oradan oraya koşturuyor, kıyafetleri dikmeyi bitirmeye çalışıyor, onlardan
fırsat kaldıkça metin hakkında yeni fikirler üretiyor, daha sonra da bütün
ekibi bir araya toplayıp oyunu düzeltiyordun. Hatta kaldığımız daireler
karşılıklıydı. Her gün sabaha karşı 3 gibi uyuyor 5 gibi kalkıp kitap
okuyordun. “
Sen nasıl bir manyaksın lan? Yani çok afedersiniz ama hangi
normal insan evladı bunu yapar. Beni takip eder yani. Yoksa dedikleri şaşırtıcı
bir şekilde eksiksiz doğru gidiyor. Ben de sorumluluk konusunda biraz manyak
olabilirim. Yalnızca biraz tabii ki. İnandınız mı? İnanmayın.
“ Evet. Sorumluluk konusunda biraz fazla duyarlıyım. “
“ Yalnızca o değil. Kontrolcülüğünü bile kontrol ediyorsun.
O ilk gün çalışmalarını gördüğümde hayran oldum. Daha sonralarda da hep seni
gözledim. Ve sordum işte.”
Bu kesin West’in işi. West benim okuldan bir arkadaşım.
Kendisi feminenlikte sınırları aşmış biridir. Ama ben hayatımda onun kadar
mükemmel bir insan tanımadım. Anlayışlı, zeki, komik, kültürlü. Tabii ki benim
arkadaşım olacak öyle biri. O söylemiştir okulumu falan. Ben pek kimseyle
konuşmadım çünkü.
“ Ee ?”
Israrla tepki vermiyorum ki beni biraz daha övsün çocuk.
Egom tavan şu anda.
“ Hep seni düşünmeye başladım. O her konuda bilgili
oluşun,çizimlerin, yazıların… Hepsini izledim. Senin kadar zeki, kültürlü,
eğlenceli bir insan nasıl olur bir türlü aklım almadı. Yaptıklarını yaparak
anlamaya çalıştım seni. “
“ Gelip tanışsaydın? Bunca zahmete boşuna girmemiş olurdun.”
“ Kendimi bir türlü senin yanına yakıştıramadım. “
Sen ki tanrı parçası olmuşsun, kendini benim yanıma
yakıştıramıyorsun öyle mi? Nerede kamera? Çocuklar tamam şaka yaptınız falan
ama ayarını kaçırmayın.
“ Çok mu soğuk görünüyorum dışarıdan? Tanısan seversin valla
bak. “
“ Tanımaya çalıştım işte seni. Ama hayatında bir yerim
olması için senin yaptıklarını yapabilmeliydim. Başka türlü beni yanında
tutmazdın biliyorum. “
Bir yandan bakarsak haklısın şimdi genç. Öyle bana bir şey
katmayacaksan işin ne hayatımda?
“ Beni baya iyi tanıyorsun. İşin iyi yanı ben seni sınava
kadar hiç görmedim. Bana fark ettirmeden bunu yapmışsan ne mutlu sana. “
“ Hayatım boyunca okumadığım kadar kitap okudum sayende. Kaç
yaşından beri kitap okuyorsun? “
“ Bilmem küçükken annem bana kitap okurdu. Sayfalardan
birini bile atlarsa orayı atladığını fark ederdim. O zamandan beri ezberden de
olsa kitap okumaya başladım. Bilinçli olarak üçüncü sınıfta falan okumaya
başladım diyebilirim. “
“ İşte bu yüzden sana yetişmem gerekiyor. Bana yardımcı olur
musun? “
Ne yapayım kitapları okuyup sana mı anlatayım? Git oku işte.
Bak benim geri götürdüklerimi alıp okuyormuşsun işte. Ne kadar yardım etmişim
ben sana. Daha ne yapayım? Hayır bütün bunlar özel öğretmenin olmam içinse seni
o kitaplarla döverim. Acımam valla.
“ Ne konuda yardım etmemi istiyorsun? “
“ Okumam için kitap öner. Her hafta bir tane. Böylece seni
her hafta görebilirim. Hatta belki daha sıklaşır. “
“ Mesajla da söyleyebilirim kitap isimlerini. “
“ Bunu yapmayacak kadar sorumluluk sahibi olduğunu
biliyorum. Seni araştırdım derken ciddiydim. O kadar ilgimi çektin ki oradayken
senden başka kimseye bakmadım. Her sabah seninle uyanıp sen kitap okurken seni
izliyordum. Hatta bir sabah kahve yapıp yanına gelecektim. Sonra yanına gelsem
ne konuşacağımı bilemediğim için gelmedim. “
O kadar adım atmaya karar vermişsin dönülür mü o karardan
he? Ayıp yani bu yaptığın senin. Üstelik nasıl da girişken bir bireymişsin. Hem
dışarıdan o kadar da soğuk, o kadar itici gözükmüyorum bence. Bir daha düşündüm
de kesinlikle gözüküyorum. Sokakta görsem suratıma bakmam. O kadar da kötü
anlaşıyorum kendimle. Ama sen gel konuş. Ben seni değil dudaklarını dinliyorum
zaten. Acaba öpsem mi? Şaşırır belki.
“ Yahu o kadar da kötü biri olamam. O sıra çok meşguldüm.
Pek çok işi benim yapmam gerekmişti. Bir işin tam olmasını istiyorsan kendin
yapmalısın felsefesiyle hayatı kendime zindan ediyorum. Ama her şeyi yapmayı da
öyle öğrendim açıkçası. Küçük yaşımdan beri evde tek kalıyorum. Dışarıdaki
çocuklar gibi oyun oynamayı sevmediğimden evde kitap okurdum. Her şeyi yapmayı
teorik olarak kitaplardan öğrendim. Evet öylesine asosyal bir çocuktum. “
“ Asosyal değil benim gözümde mükemmel bir olgunluk. O
yaşlarda ben dışarıda oyun oynayan gruptaydım. Eğer senin gibi olsaydım seni
ilk gördüğümde seninle konuşurdum, şu an sevgilim olurdun. “
Sevgili dedi. Doğru duyduğumu düşünüyorum. Yani kulaklarım
sağlam. Sevgili dedi değil mi? Hayır yanlış duyduysam uyarın beni.
“ Öyle mi? “
Şu an o kadar şaşkınım ki dışarıdan belli etmemeye çalışmak
yeterince zor. Bir de uzun cümleler kurmaya çalışarak yoramam kendimi.
“ Evet. Sınav sonuçları açıklandıktan sonra belki ayrı
kıtalarda olacağız. Gitmeden sana ne kadar hayran olduğumu bilmeni istedim. “
Yahu sen konuşuyorsun da her üç kelimenden ikisi
“hayranlık”. Acaba “hayvan” diyor da ben mi “hayran” anlıyorum? Yok o kadar da
değil. Bana hayvan demek için neden cafe kapatsın?
“ Ya şimdi Winston bence sen beni gözünde biraz fazla
büyütmüşsün. Ben senin beni gördüğün gibi biri değilim, yani sanırım
değilimdir. Çok fazla şeyle uğraşırım ama bütün bunlar beni düşünmekten uzak
tutmasını umut ettiğim için yaptığım şeyler. Hepsi birer kaçış. Hepsi birer
yalnızlık. Anlatabiliyor muyum? O yüzden benim gibi biri nasıl olur sorusunun
cevabı çok basit. Beni takip ederek öğrenebileceğin bir şey değil. Benim gibi
biri yalnız olur. Hayatı boyunca yalnız olur benim gibi olmak için. Sen olma,
sana yalnızlık güzel olmaz. “
“ Sen de yalnız olmamalısın Pick. Sana Pick diyeceğim. Senin gibi biri yalnız olmamalı. O kadar uzun süre inceledim ki seni, davranışlarını, hareketlerini. Bütün bunlar bir kaçışsa, ben de kaçmak istiyorum. Seninle. “
“ Beni daha bugün tanımaya başlıyorsun dostum. “
Dostum mu? Pick ne yaptın sen allahsen? Dostum mu denir
konuşmanın böyle bir noktasında. Hem bu nereye kaçacak benimle? Cebimde beş
kuruş param yok Winston kusura bakma. Sana da bakamam hiç. Kendime zor
yetiyorum. Ya çocuk sanki evlatlık al beni dedi.
“ Seni uzun zaman önce tanımaya başladım ben. Bugün doğru
tanıyıp tanımadığımı kontrol ediyorum yalnızca. Ve pek de yanılmamışım. Çok
sosyal olduğunu düşünmem dışında. Ama Pick kendini nasıl görüyorsun bilmiyorum.
Nasıl görmen gerektiğini biliyorum. İzin ver sana göstereyim. “
Nasıl gösterecek acaba. Ayağa da kalktı. Halay falan mı
çekeceğiz acaba?
“ Nasıl görm-“
Oha öptü! Kalktı ve beni öptü. Böyle eğildi falan öptü
resmen. Pick ilk öpücüğün bundan geldi. Bugün hayatın boyunca unutamayacağın
bir gün. İlk öpücük, tamam. Elim ayağım titriyor mu acaba? Dur o internette
okuduğum taktiği uygulamayı unutmadım inşallah. Onu yaptıysam tamam benim
olurmuş karşı taraf.
“ Sanırım yeterince açıklayıcı olmuştur. “
Oldu olmaz mı. Sözlük gibi mübarek. Nasıl aydınlandım nasıl
bilgi sahibi oldum anlatamam. Mesela dudakların çok sıcak. Mesela öpüşmeyi
okuyucuya uzun uzun anlatmamak daha güzel ve daha nicesi.
“ Daha önce kendime hiç bu açıdan bakmamıştım tabi.”
“ Dudaklar lens falan mı” diye sormama az kalmıştı.
“ Bundan sonra bu açıdan bakabilirsin. Yaptığın her şeyi
mükemmel yapmak zorundasın değil mi?
“ Yapım böyle, elimde değil. Aslını istersen bu benim ilk
öpüşmem. “
“ Benim de öyle. “
Hadi canım. İnanmam valla. Ben seni daha önceden tanısam
zorla da olsa, sarhoş da etmem gerekse öperdim. Valla bak.
“ Teşekkür ederim Winston. “
“ Beni bu büyük kaçışında yanında destek olarak alır mısın
Pick? Batman’in Robin’i gibi. “
“ Bir şartla. Aslında şunu iki yapalım. “
“ Nedir onlar? “
O suratındaki şaşkın ifadeyi nasıl da yakaladım ama. Sen çok
iyisin Pick ya.
“ Birincisi asla ama asla tayt giymeyeceksin Batman’in
Robin’i gibi. İkincisi beni evime bırakır mısın? “