17 Aralık 2013 Salı

Pickwick'in Çilesi - Winston İle Tanışma ( Bölüm - 26 )

“ Biliyorum birden böyle söyleyince kulağa aynen o şekilde geliyor. Ama hayır yalnızca senin gibi biri ne yapar, nasıl yaşar, nasıl böyle biri olur onu merak ediyordum. “

“ Şu söylediklerini biraz daha açarsan iyi olacak. Az önceki zekamdan eser yok, malum şaşırdım. “

“ Seni ilk gördüğümde tiyatro festivalindeydiniz. Ve sen oradan oraya koşturuyor, kıyafetleri dikmeyi bitirmeye çalışıyor, onlardan fırsat kaldıkça metin hakkında yeni fikirler üretiyor, daha sonra da bütün ekibi bir araya toplayıp oyunu düzeltiyordun. Hatta kaldığımız daireler karşılıklıydı. Her gün sabaha karşı 3 gibi uyuyor 5 gibi kalkıp kitap okuyordun. “

Sen nasıl bir manyaksın lan? Yani çok afedersiniz ama hangi normal insan evladı bunu yapar. Beni takip eder yani. Yoksa dedikleri şaşırtıcı bir şekilde eksiksiz doğru gidiyor. Ben de sorumluluk konusunda biraz manyak olabilirim. Yalnızca biraz tabii ki. İnandınız mı? İnanmayın.

“ Evet. Sorumluluk konusunda biraz fazla duyarlıyım. “

“ Yalnızca o değil. Kontrolcülüğünü bile kontrol ediyorsun. O ilk gün çalışmalarını gördüğümde hayran oldum. Daha sonralarda da hep seni gözledim. Ve sordum işte.”

Bu kesin West’in işi. West benim okuldan bir arkadaşım. Kendisi feminenlikte sınırları aşmış biridir. Ama ben hayatımda onun kadar mükemmel bir insan tanımadım. Anlayışlı, zeki, komik, kültürlü. Tabii ki benim arkadaşım olacak öyle biri. O söylemiştir okulumu falan. Ben pek kimseyle konuşmadım çünkü.

“ Ee ?”

Israrla tepki vermiyorum ki beni biraz daha övsün çocuk. Egom tavan şu anda.

“ Hep seni düşünmeye başladım. O her konuda bilgili oluşun,çizimlerin, yazıların… Hepsini izledim. Senin kadar zeki, kültürlü, eğlenceli bir insan nasıl olur bir türlü aklım almadı. Yaptıklarını yaparak anlamaya çalıştım seni. “

“ Gelip tanışsaydın? Bunca zahmete boşuna girmemiş olurdun.”

“ Kendimi bir türlü senin yanına yakıştıramadım. “

Sen ki tanrı parçası olmuşsun, kendini benim yanıma yakıştıramıyorsun öyle mi? Nerede kamera? Çocuklar tamam şaka yaptınız falan ama ayarını kaçırmayın.

“ Çok mu soğuk görünüyorum dışarıdan? Tanısan seversin valla bak. “

“ Tanımaya çalıştım işte seni. Ama hayatında bir yerim olması için senin yaptıklarını yapabilmeliydim. Başka türlü beni yanında tutmazdın biliyorum. “

Bir yandan bakarsak haklısın şimdi genç. Öyle bana bir şey katmayacaksan işin ne hayatımda?

“ Beni baya iyi tanıyorsun. İşin iyi yanı ben seni sınava kadar hiç görmedim. Bana fark ettirmeden bunu yapmışsan ne mutlu sana. “

“ Hayatım boyunca okumadığım kadar kitap okudum sayende. Kaç yaşından beri kitap okuyorsun? “

“ Bilmem küçükken annem bana kitap okurdu. Sayfalardan birini bile atlarsa orayı atladığını fark ederdim. O zamandan beri ezberden de olsa kitap okumaya başladım. Bilinçli olarak üçüncü sınıfta falan okumaya başladım diyebilirim. “

“ İşte bu yüzden sana yetişmem gerekiyor. Bana yardımcı olur musun? “

Ne yapayım kitapları okuyup sana mı anlatayım? Git oku işte. Bak benim geri götürdüklerimi alıp okuyormuşsun işte. Ne kadar yardım etmişim ben sana. Daha ne yapayım? Hayır bütün bunlar özel öğretmenin olmam içinse seni o kitaplarla döverim. Acımam valla.

“ Ne konuda yardım etmemi istiyorsun? “

“ Okumam için kitap öner. Her hafta bir tane. Böylece seni her hafta görebilirim. Hatta belki daha sıklaşır. “

“ Mesajla da söyleyebilirim kitap isimlerini. “

“ Bunu yapmayacak kadar sorumluluk sahibi olduğunu biliyorum. Seni araştırdım derken ciddiydim. O kadar ilgimi çektin ki oradayken senden başka kimseye bakmadım. Her sabah seninle uyanıp sen kitap okurken seni izliyordum. Hatta bir sabah kahve yapıp yanına gelecektim. Sonra yanına gelsem ne konuşacağımı bilemediğim için gelmedim. “

O kadar adım atmaya karar vermişsin dönülür mü o karardan he? Ayıp yani bu yaptığın senin. Üstelik nasıl da girişken bir bireymişsin. Hem dışarıdan o kadar da soğuk, o kadar itici gözükmüyorum bence. Bir daha düşündüm de kesinlikle gözüküyorum. Sokakta görsem suratıma bakmam. O kadar da kötü anlaşıyorum kendimle. Ama sen gel konuş. Ben seni değil dudaklarını dinliyorum zaten. Acaba öpsem mi? Şaşırır belki.

“ Yahu o kadar da kötü biri olamam. O sıra çok meşguldüm. Pek çok işi benim yapmam gerekmişti. Bir işin tam olmasını istiyorsan kendin yapmalısın felsefesiyle hayatı kendime zindan ediyorum. Ama her şeyi yapmayı da öyle öğrendim açıkçası. Küçük yaşımdan beri evde tek kalıyorum. Dışarıdaki çocuklar gibi oyun oynamayı sevmediğimden evde kitap okurdum. Her şeyi yapmayı teorik olarak kitaplardan öğrendim. Evet öylesine asosyal bir çocuktum. “

“ Asosyal değil benim gözümde mükemmel bir olgunluk. O yaşlarda ben dışarıda oyun oynayan gruptaydım. Eğer senin gibi olsaydım seni ilk gördüğümde seninle konuşurdum, şu an sevgilim olurdun. “

Sevgili dedi. Doğru duyduğumu düşünüyorum. Yani kulaklarım sağlam. Sevgili dedi değil mi? Hayır yanlış duyduysam uyarın beni.

“ Öyle mi? “

Şu an o kadar şaşkınım ki dışarıdan belli etmemeye çalışmak yeterince zor. Bir de uzun cümleler kurmaya çalışarak yoramam kendimi.

“ Evet. Sınav sonuçları açıklandıktan sonra belki ayrı kıtalarda olacağız. Gitmeden sana ne kadar hayran olduğumu bilmeni istedim. “

Yahu sen konuşuyorsun da her üç kelimenden ikisi “hayranlık”. Acaba “hayvan” diyor da ben mi “hayran” anlıyorum? Yok o kadar da değil. Bana hayvan demek için neden cafe kapatsın?

“ Ya şimdi Winston bence sen beni gözünde biraz fazla büyütmüşsün. Ben senin beni gördüğün gibi biri değilim, yani sanırım değilimdir. Çok fazla şeyle uğraşırım ama bütün bunlar beni düşünmekten uzak tutmasını umut ettiğim için yaptığım şeyler. Hepsi birer kaçış. Hepsi birer yalnızlık. Anlatabiliyor muyum? O yüzden benim gibi biri nasıl olur sorusunun cevabı çok basit. Beni takip ederek öğrenebileceğin bir şey değil. Benim gibi biri yalnız olur. Hayatı boyunca yalnız olur benim gibi olmak için. Sen olma, sana yalnızlık güzel olmaz. “

“ Sen de yalnız olmamalısın Pick. Sana Pick diyeceğim. Senin gibi biri yalnız olmamalı. O kadar uzun süre inceledim ki seni, davranışlarını, hareketlerini. Bütün bunlar bir kaçışsa, ben de kaçmak istiyorum. Seninle. “

“ Beni daha bugün tanımaya başlıyorsun dostum. “

Dostum mu? Pick ne yaptın sen allahsen? Dostum mu denir konuşmanın böyle bir noktasında. Hem bu nereye kaçacak benimle? Cebimde beş kuruş param yok Winston kusura bakma. Sana da bakamam hiç. Kendime zor yetiyorum. Ya çocuk sanki evlatlık al beni dedi.

“ Seni uzun zaman önce tanımaya başladım ben. Bugün doğru tanıyıp tanımadığımı kontrol ediyorum yalnızca. Ve pek de yanılmamışım. Çok sosyal olduğunu düşünmem dışında. Ama Pick kendini nasıl görüyorsun bilmiyorum. Nasıl görmen gerektiğini biliyorum. İzin ver sana göstereyim. “
Nasıl gösterecek acaba. Ayağa da kalktı. Halay falan mı çekeceğiz acaba?

“ Nasıl görm-“

Oha öptü! Kalktı ve beni öptü. Böyle eğildi falan öptü resmen. Pick ilk öpücüğün bundan geldi. Bugün hayatın boyunca unutamayacağın bir gün. İlk öpücük, tamam. Elim ayağım titriyor mu acaba? Dur o internette okuduğum taktiği uygulamayı unutmadım inşallah. Onu yaptıysam tamam benim olurmuş karşı taraf.

“ Sanırım yeterince açıklayıcı olmuştur. “

Oldu olmaz mı. Sözlük gibi mübarek. Nasıl aydınlandım nasıl bilgi sahibi oldum anlatamam. Mesela dudakların çok sıcak. Mesela öpüşmeyi okuyucuya uzun uzun anlatmamak daha güzel ve daha nicesi.

“ Daha önce kendime hiç bu açıdan bakmamıştım tabi.”

“ Dudaklar lens falan mı” diye sormama az kalmıştı.

“ Bundan sonra bu açıdan bakabilirsin. Yaptığın her şeyi mükemmel yapmak zorundasın değil mi?

“ Yapım böyle, elimde değil. Aslını istersen bu benim ilk öpüşmem. “

“ Benim de öyle. “

Hadi canım. İnanmam valla. Ben seni daha önceden tanısam zorla da olsa, sarhoş da etmem gerekse öperdim. Valla bak.

“ Teşekkür ederim Winston. “

“ Beni bu büyük kaçışında yanında destek olarak alır mısın Pick? Batman’in Robin’i gibi. “

“ Bir şartla. Aslında şunu iki yapalım. “

“ Nedir onlar? “

O suratındaki şaşkın ifadeyi nasıl da yakaladım ama. Sen çok iyisin Pick ya.


“ Birincisi asla ama asla tayt giymeyeceksin Batman’in Robin’i gibi. İkincisi beni evime bırakır mısın? “

2 Aralık 2013 Pazartesi

Pickwick'in Çilesi - Winstonla Tanışma ( Bölüm 25 )

“ Yoo ben gönderdim herkesi. “

O ne demek oluyor yahu? Ne demek ben gönderdim. Mafya falan mısın yoksa? Valla ne kadar yakışıklı olursan ol o işlerle uğraşıyorsan benden uzak dur gözünü seveyim çekemem.

“ Nasıl becerdin onu yapmayı? Ben yıllardır bunu yapmaya çalışırım asla başarılı olamadım. “

“ Burası annemin yeri. “

Merhaba o bol makyajlı abla dediğim kayınvalidem. Kusuruma bakmadınız inşallah bilemedim ben. Bu tanrı parçası güzelliğini sizden almış belli. Hehe. Pick şu an daha alçalamazdın. Kadınla sohbet etmeye başladın. Günlere de çağır istersen. Oğlunu verir belki senin kısırın tadına bakınca? Ne dersin oğlum?

“ Bu nasıl kapattığını açıklamıyor yalnız. Ama sağolasın. “

Yeteri kadar soğuk olursam öldürebilirim bence ben bu çocuğu ne güzel olur.

“ Pick sana bir şey söylemem gerekiyor. “

“ Mafya falan değilsin değil mi? “

“ Yok canım onu nereden çıkardın? “

Mekan falan boşaltıyorsun ne bileyim aklıma daha mantıklı bir düşünce gelmedi kusura bakma.

“ Ne bileyim mekan falan kapatıyorsun. Çok mafyavari geldi gözüme. Bir de yakışıklısın. “

He söyle söyle sıksın topuğuna bir tane dolanırsın ortalıkta. Gerçi ayağımdaki ayakkabıları bu kadar sevmemin bir sebebi de olabilecek en dayanıklı ayakkabı olması. Kamyon geçse üzerinden şekli bozulmuyor. İçindeki metallerdenmiş babam dediydi. Sık oğlum sık. Sekip sana dönerse çok gülerim.

“ Demek anladın. Gerçi şaşırmadım hayatımda gördüğüm en zeki insansın.”
Neyi anladım acaba diye düşünen bir deha. Gerçekten tam benim yapımı yansıtan bir tanım. Neyi anladım ben acaba?

“ Neyi anladığımı da anlayabilirsem işte o zaman kendime zeki derim. “

“ Pekala, Pick. Okuduğun okulu biliyorum. “

Aha okulumu basacak manyak herif. Ya ne olur bir kez olsun düzgün bir insan bulayım ben ya. Allahım yukarıda işler nasıl. Bir el atsan buraya hani. Bir kulun can çekişiyor mafyanın elinde.

“ Ee bu zaten sır değil ki. “

He aferin. Kafanın dikine git de korktuğunu düşünmesin Pick. O deliyse sen ondan delisin. Sen kime bulaştığını bilmiyorsun Winston efendi!

“ Yok canım o anlamda söylemedim. Sınava gireceğini duyduğumda sevinmiştim. Salona girer girmez o yüzden seni aramaya başladım. “

“ Evet parfümünü koklayarak odanın hangi tarafında olduğunu anlayabiliyordum. Güzelmiş adı ne? “

Konuyu değiştireyim de daha kişisel olursa anneme falan ulaşır bu manyak. Kadın yazık mafyaya bulaştığımı duysa üzüntüsünden kahrolur.

“ Yalom okuman benim açımdan güzel bir tesadüf oldu. Ayrıca Portishead dinliyorsun, Within Temptation dinliyorsun. Pek çok tarz ve pek çok sanatçıyı dinliyorsun. Senin için müziğin güzel olması önemli. Ve düzenli ritimler seni rahatsız ediyor. Ve inanılmaz derecede cesur birisin.”

Anneee! Bu benim bilmediğim bizde yaşayan bir kardeşim falan mı? Bana cevap ver kadın! Nereden biliyor bütün bunları.

“ Ayrıca Charles Dickens çocukluğundan beri en sevdiğin yazar. Sylvia Plath, Edgar A. Poe, Ted Hughes, Chuck Palahniuk , Anne Sexton gibi yazarlar ve şairler en sevdiklerin. “

İyi tamam da sen kimsin? Gelecekteki ben falan mı bu acaba? Eğer öyleyse çok mutlu olacağım. Benim gelecekteki tipimin bu olduğunu düşünsene. Uff! Dur yanlışlıkla gülümsedim. Ne yapayım şimdi üzerine alınacak. Tabii ki rahat bir tavır içinde görüneceğim.

“ Bütün bunları neden biliyorsun acaba? Hani rahatsız edici değil mi aklında bunları tutmak? “

“ Seni bir çok insana sordum. Kütüphaneden aldığın kitapları geri getirdiğinde ardından hepsini ben alıyordum. Yalom o yüzden okumaya başladım.”

Şimdi yandım. Ben geçenlerde “ Sevgilinizi Nasıl Elde Tutarsınız “ tarzı bir kitap okumuştum. Rezil oldum. Şu durumda bariz bir şekilde sapığım var ve ben okuduğum kitapla dalga geçmesinden korkuyorum resmen. Çok mantıklı Pickwick.


“ Niye sapık falan mısın? “

18 Ekim 2013 Cuma

Pickwick'in Çilesi - Winston İle Tanışma ( Bölüm 24 )

Ablacım ben de senin gibi onunla bugün tanıştım. Beni öpecekti öpmedi. Belki sonra öper diye bir yerlere gidiyoruz. Gelmek ister misin detayları öğrenirsin?

“ Burada tanıştım.”

“ Yakıştınız ama çocukla.”

İçimden “Ayyy seni yerim”  diyen bir Melisasu’yu susturmakta güçlük çektim açıkçası. Kadın böyle dedi ben nasıl mutluyum. O bile yakıştırdıysa olur bu iş. Gerçi ilaçların etkisi de olabilir. Onu da geçtim çocuk yakıştırdı mı beni kendi yanına o önemli. Benim düşüncemin hiç değeri yokmuş gibi konuştum. Olmaz öyle şey. Son sözü ben söylerim.

“ Teşekkürler.”

Ben kadının söylediklerini düşüne düşüne ilerlerken bahçeye gelmişim bile. Bir nevi ışınlanma benim için düşünmek. Bunu anladım. Neyse bulalım bizim çocuğu şimdi. O el kol sallayan Winston mu? Sen kime el kol yapıyon abisi! Dur Pickwick napıyorsun sen? Ne bileyim sinirlerim bozuldu herhalde. Git bari yanına da indirsin kollarını.

“ Nereye gidiyoruz şimdi?”

Neden bu kadar soğuk konuşuyorum hiç anlamıyorum. Benden kaynaklı bir sorun bu. Ama neden en ufak bir fikrim yok. Benim yapım böyle sanırım.

“ Bildiğim güzel bir mekan var. Oraya götürmek istiyorum seni. “

Şşt alo sen ne biçim konuşuyorsun? Ya bir dur kabadayı Pick. Çocuk güzel bir teklifte bulundu. Belki öpecek seni. Bu kadar da saf düşünür bir insan. Saniyesinde kendimden utandım.

“ Gidelim bakalım. “

Yolda giderken bu bana bakıyor ya böyle sinirlerim iyice geriliyor. Yahu bir insan neden sürekli bakar? Ben bakmam mesela. Neden karşımdakini rahatsız edeyim? Dur ben de bakayım belki o da hatasını anlar. Bakıyorum bakmasına da bu hala bakıyor. Ben gözlerimle soydum bile çocuğu, o kim bilir nerelerdedir. Şimdi bir direğe, ağaca falan çarpsa da ilerde çocuklarımıza anlatacağımız hikaye çıksa. Ne diyorsun sen ya? Evlendin kendi kendine. Gerçi şimdi kim olsa evlenir bu çocukla. Şu parfüm için bile yurtdışına kaçar evlenirim yeminle. Gerçi ben de parfümün çıktığı ülkeye gideceğim sınavdan sonra o gelsin benim peşime banane. Gelir mi acaba? Ben bir davet edeyim ne olur ne olmaz. Pickwick kendi kendine sohbet ediyorsun iyi hoş ama çocuk seninle konuşmaya çalışıyor sanırım. Ona da bir ara cevap ver olur mu oğlum?

“ Pekala Winston, nereye gittiğimizi söylersen güzel olur artık. İnsan sayısı arttıkça ayaklarım geri geri gitmeye başlıyor çünkü. “

“ Geldik zaten dostum. Hemen şurası. “

O kadar kendinden emin bir el hareketiyle gösterdi ki gideceğimiz yönü, ben o tarafa değil de suratına bakakaldım. Sonra akıl ettim yürümeyi. Siz düşünün artık. Neyse ilerlerken baktım bir apartmandan içeri giriyoruz. Hadi oğlum Pick göster kendini. Seni evine getirdi resmen. İlk öpüşme olayları falan. İnternetten bir daha mı baksaydın acaba “ Öpüşme Nasıl Olur “ diye? Yok şimdi görür falan dalga geçmesin çocuk. Öpüşmeyi nasıl bilmem ben sonuçta değil mi? Aynada kendimi öptüm sayılır mı ya?

“ Burası çok güzel bir yer. Zemin kattaki dairenin içinden apartmanın bahçesine çıkılıyor. Cafe orası. Anladığım kadarıyla kalabalık ortamları sevmiyorsun o yüzden buraya getirdim seni. “

Bu bana yapılır mı? Tuttun evine götüreceğini sandığım bir apartman bahçesine mi getirdin yani beni? Bunun için mi bu kadar heyecan yaptım ben? Söyle bana cevap ver! Bütün umutlarımı yıktın, hayaller kurmuştum oğlum ben. Öpmedin de zaten. Orada mı öpecek burada mı diye düşünmekten az kaldı kendim kendimi öpeceğim ve bu acıya bir son vereceğim. Yeter arkadaş bir öpücük için bu kadar yorulmaz insan. Bandanam kaydı yürürken. Ne için? Söyle ne için? Ben söyleyim, belki öpersin diye. Öptün mü? Hayır. Öpsene!

“ Güzel bir yere benziyor. “

He aferin Pick. Aferin oğlum. İçindeki şeylerin hiçbirini yansıtma dışarı. Aman kırılır birileri. Gerçi bu çocuk kaçarsa seni döverim Pickwick. Yeminle bak.

“ Öyledir, sen geç otur ben hemen geliyorum. “

Oldu be abicim. Sen geç ben geliyorum ne demek? Benimle beraber oraya yürümeye falan mı utandın ne yaptın sen? Neyse ya sabır de Pick, geç bir masaya. Göbeğini de içine çek millet bacağının inceliğine aldanıp zayıf sansın seni. Hadi aslanım yaparsın sen.

“ Heh buradasın Pick. Bak bu senin için. “

Ney benim için? Göremiyorum. Gösterdiği yöne bakıyorum ama adamlar da benim bakışlarımdaki boşluk kadar boş bir şekilde bana bakıyorlar.

“ Çok teşekkür ederim ya hiç gerek yoktu. O her neyse tabii. “

Dalga geçmiş gibi oldun ama ne yapayım. Adam utanmasa benimle aynı oksijeni soluyabilirsin izin veriyorum diyecek.

“ Birazdan göreceksin dostum. “

İnşallah artık. Yoksa iyice kafayı yerim ben. Meraktan şu anda bile ölebilirim aslında. Bakayım dışarıdan belli ediyor muyum.

“ Ben bir lavaboya gitmem lazım ne tarafta? “

“ Geldiğimiz yerden içeri gir sağ tarafta dostum. “

Bir daha dostum de de kafandan aşağı kezzap dökeyim. Yeminle şeytan diyor ki şu ayağındaki ayakkabıyı çıkar vur ağzına bir tane de ben iyi bir insanım işte. Neyse bakayım merakım, heyecanım belli oluyor mu diye. Nerede şu lavabo onu da anlayamadım ki. Aha şurası sanırım. Saç tamam, üst baş tamam, dişler tamam. Olsun ben yine de fırçalıyım. Malum hala öpebilir. Heyecan belirtileri var mı? Yok. Bizim adliye abla gibi suratım. Oh iyi hadi çıkalım.

Ben mi insanları çok çok gördüm girdiğimde yoksa hepsi birden gitmişler miydi? Bahçede bir tek bizim tanrı parçası vardı resmen. İşin garip yanı bana boş boş bakan herifler ve kasadaki bol makyajlı abla da yoktu. Kapandı da beni mi bekliyorlar acaba?


“ Geldim gelmesine de kapandı mı cafe? “

13 Ekim 2013 Pazar

Pickwick'in Çilesi - Winston İle Tanışma ( Bölüm 23 )

Yavrum ya bir de saf.

“ 3,6,7 ve 15. soruların yanlış dostum. Düzelt istersen. “

“ Teşekkür ederim. Tekrar bakarım. “

“ Benden geçir. Bu sınav baban için madem bu kadar önemliyse. “

Hiçbir şey demeden yanlış sorularını düzeltti benden sonra benim olduğum soruya kadar geldi. Tabi ben o arada ilk bölümü bitirmiştim. İkinci bölüm için yine o boğuk Sinan Akçıl ses tonlu adamın anonsunu beklemem gerekiyordu. Bütün soruları geçirmedi çocuk. O kadar yüzsüz değilmiş demek ki. Aferin.
Neyse baktım bizim çocuk da bitirdi. Artık oflamaya başladım ki diğerleri de bitirdiğimi anlasın heyecan yapsın. Ne kadar kötü bir insanım ben ya. Yani özümde çok iyi bir insanım bence belli etmiyorum. Ben bunları düşünürken Winston bana bakıyordu. Niye bakıyordu ki? Yani tamam kafamda bandana var kırmızı bildiğin ama yani o kadar da dikkat çekici değil. Bakmasana oğlum sinirlerim bozuluyor. Bu bakmaya devam ederken beklenen ses geldi tabii.

“ Birinci bölümü kapatıp ikinci bölüme geçebilirsiniz.”

Sağolasın umarım bu bölüm biraz daha zor olur da Winston dostum biraz daha kopya çeker benden. Verdiğim her kopyayla çocuk bana daha bir yakınlaşıyor. Bu bölüm de test kısmı. Yahu arkadaş nereye “am “ nereye “ is “ koyacağım sorulur mu? Kim hazırladı bu soruları ben derhal onunla görüşmek istiyorum. Getirin bana onu. Zor olmalıydı bu sınav. Hava atabilmeliydim insanlara. “ Hmm canım evet çok zordu. Kaç mı yaptım? 61 puan aldım. “ diyebilmeliydim. Bu bölümdeki soru sayısı da çok azdı. Otuz soru vardı ve bize verdikleri süre bir saatti. Ben ilk yirmi dakikasında bitirdikten sonra döndüm Winston’un kağıdını incelemeye. Doğru, doğru, doğru, oha senin İngilizce öğretmenin kimdi? Durur muyum hemen söyledim.

“ Winston, 4. Sorun yanlış. Kusura bakma söylüyorum ama yanlış anlama beni. Yardımcı olmak için söylüyorum. “

“ Yok sorun değil, çok teşekkür ederim.”

Ama sen de hep teşekkür ediyorsun be çocuk. Gelip de demiyorsun ki ben bunu bir öpeyim teşekkür olarak. Ayıp senin yaptığında. Bak bu sınavın sonucunda belki ayrı kıtalara düşeceğiz. Biraz takdir et.

“ Sanırım bu bölümü kendim yapabildim. “

Çocuk bunu diyene kadar onun beni öptüğünü düşünüyordum. Hiç yorum yapmadım kağıdına. Banane beni öpene kadar cevap vermeyeceğim. Desem de cevap verdim yine. Pickwick duramaz konuşmadan.

“ Tebrikler. “

Bu sefer o ses erkenden geldi. Ben baya bir sevişme senaryosu kurmuşum demek aklımdan. Kim kurmaz ki yanımdaki çocuk seks abidesi. Nasıl güzel kokuyor.

“ Üçüncü bölüme geçiniz. Beş soru var kendinize göre cevap veriniz sorulara. Cümle yapınız ve gerekli durumlarda konuşma becerinizi ölçmek için sorulmuş sorulardır. “

Oley be. Sonunda güzel bir bölüm. Heyecanla açtım sayfayı ilk soruyu görür görmez bütün hayallerim suya düştü.

“ How are you? “

Böyle bir soru mu olur? Böyle bir sınavda sora sora bunu mu sordunuz? Adımı soraydınız keşke. Daha zor yazması. Neyse çok yaratıcı bir şekilde cevap verdim beş soruya da. Ve sonunda sınavı bitirdim diye kapattım kitapçığı. Sonr beş dakika kalmıştı. Baktım Winstonu’un kağıda kelime hatası arıyorum. Birkaç tane vardı onlar konusunda uyardım. Son dakikada o da yetiştirdi. O kısımdan kelime hatası yoksa hiçbir sorun yaşamaz diye düşünüyorum. Neyse sınav bitti çıkıyoruz. Ben montumu giymeye çalışıyorum falan. Baktım bu geldi yanıma.

“ Sınav için gerçekten çok teşekkür ederim. Biliyorum kendim yapmadığım için bana bir faydası yok ama babam bir kez olsun benimle gurur duyabilir. “

“ Demek ki sana da faydası olacakmış. Sorun değil herkes kopya çekti zaten. O halde sonra görüşürüz. “

Dedim ama görüşmeyeceğimize dair içimde büyük bir his var. Neyse tam gidecektim ki tuttu beni. Aha dedim o beklediğim öpüşme sahnesi geliyor. Hazırla kendini Pick. İlk öpüşmen olacak. Dudakları ıslatıyorduk değil mi?

“ Dostum sana nasıl teşekkür edeceğimi bilmiyorum. “

Dedi ve sarıldı bana. Beklediğim şey bu değildi. Hani o romantik öpüşme? Ben ondan sipariş etmiştim yanlış göndermişsiniz. Alın bunu değiştirin. Çok da sıkı sarılıyor. Dur oğlum millet yanlış anlayacak. Ayrıl artık ayrıl! Ben anneme bile bu kadar uzun sarılmamıştım.

“ Önemli değil de artık bıraksan beni? “

“ Kusura bakma ya gerçekten mutluyum. “

Evet suratındaki o çarpık gülüşten anlayabiliyorum onu.

“ Gülüşünden belli oluyor zaten. Neyse yardım edebildiğime sevindim. Ben artık telefonumu almaya gitmeliyim kadın dengesiz davranıyor bana karşı. “

“ Tanıştığıma gerçekten sevindim. Görüşürüz.”

“ Emin ol bir ara görüşürüz. “

“ Sen böyle dedin ya içime kurt düştü. Hadi gel biraz takılalım. Bir yerlere gider kafa dağıtırız ne dersin? “

Bak işte şimdi o ilk randevunu kopardın. Ne mi derim? Atlarım bu teklife. Hatta senin üzerine de atlayabilecek bir potansiyele sahibim ama atomun içindeki nötron gibi sakin durabilme yeteneğim var. İçimde Rio Festivali yaşanırken dışımda Ortodoks kilisesinin cemaati ifadesi var.

“ Birkaç saat takılabiliriz sanırım. Bekle telefonumu almalıyım.”

“ Dışarıda bul beni.”

Emredersin paşam. Başka bir isteğin var mı? Ayağın falan yıkanacaksa hiç sorun değil yıkarım. Manyak mısın oğlum sen? İki dakika beklesen burada ölür müsün? Bu oyunlara hiç gerek yok. Ne o öyle ağaçlar arasında birbirini yakalamaya çalışma rolü yapan Yeşilçam yıldızları gibi. Hiç yoramam kendimi ben çıkarım dışarı beni görür yanıma gelirsin. Bu işleyiş böyle gider. Ben bunları düşünene kadar o gitmişti tabii.

“ Ben telefonumu alabilirim artık. Teşekkürler tuttuğunuz verdiğiniz için. “

Dur gülümseyim de kadın yine betona döndüyse bile yumuşasın. Benim gülüşümle de yumuşamaz ki.


“ Al tabi canım. Yanındaki çocuk kimdi? “

6 Ekim 2013 Pazar

Pickwick'in Çilesi - Winston İle Tanışma ( Bölüm - 22 )

“ Dostum, Pickwiiick. Hadi sınav başlıyor. “

Yaka kartım yetmezmiş gibi bir de bu bağırıyor adımı. Üstelik önüne dostum ekleyerek bağırıyor. Yahu çocuk insanlar adımı bilsin istemiyorum, onu geçtim insanlar seninle dost olduğumu bilsin istemiyorum. Aşkım de – çok itici de olsa- ne bileyim böceğim de. Dostum ne. Daha yeni tanıştık. Merhabalar mahkeme duvarı. Ben telefonumu bırakacaktım. Ailemden kimse gelmedi. Hatta benimle kimse gelmedi. Niye dersen inanın ben de bilmiyorum. Derin bir çocukluk acısı bu bende. Anlatayım mı? Yok bence de anlatmayım.

“ Şey ben yalnız geldim de buraya telefonumu buraya bıraksam olur mu?”

“ Normalde olmaz ama senin için yaparım bir şeyler. Bırak hadi gir salona. Ben de formları getireceğim şimdi.”

Güldü kadın bana. O iki saattir dalga geçtiğim, beynimde itip kaktığım kadın gülümsüyor. Gizlice antidepresan falan mı içti acaba? Neyse ilaç onun saygı duyarım. Ama arkamdan bıçaklarsa falan o bıçakla ona neler yaparım neler. Neyse içeri girdim herkes bir arkadaşıyla dip dibe oturuyor. Anladım oradan kesin bir kopya olayı olacak. Neyse ben gideyim şöyle biraz arka köşelere de kimse gelmesin yanıma. Kopya çekti dedirtmem ben kendime. Sakin sakin ne güzel ilerliyordum ki bir ses adımı haykırmaya başladı adeta.

“ Pickwiiiick. Pickwick dostum gel sana yer ayırdım. “

Köpek miyim oğlum ben? Gel deyince geliyorum falan. Dostum diye de bağırma artık ya. İnsanlar dönüp bana bakıyor. Bu ikisi nasıl dost olur anca şu gözlüklü olan yakışıklı olanın sevilmeyen üvey kardeşi falandır diyorlar ben anlıyorum onu.

“ Sağolasın. Ben şurada bir yer bulmuştum ama burası da olur. “

“ Yanıma otur istedim. Böylece sınavdan çıkarken aniden gidersen görebileceğim. “

Niye takip mi edeceksin? Otur sınavını çöz çocuğum.

“ Sıkı takipçiyim diyorsun? “

“ Takıntılı bir kişiliğim var. İnsanına göre değişiyor. “

“ Adamına göre muamele diyorsun yani. Ne şanslıymışım takıntılı kısmın bana denk geldi. “

“ Gerçekten öylesin. Hehe. “

Ya çocuk gülmesene öyle. Benim burada en yüksek puanı yapmam gerekiyor. Buradan gitmem gerekiyor. Sen bana öyle gülerken ben nasıl “ My name is “ öbeğinden öteye geçebilirim acaba? Aha geldi benim dengesiz ablam. Formları dağıtıyor. Yanıma geldiğinde durdu ikimize baktı göz kırptı sonra bana. Ben bile olayı anlamakta güçlük çekiyorsam, yanımdaki tanrı parçası hayatta anlamamıştır.

“ Evet arkadaşlar. Sınav beş dakika içinde başlayacaktır. Salon kameralar tarafından izleniyor. Gözetmen bulunmayacak sınav boyunca. Salondan ayrılmanız kesinlikle yasaktır.”

Eyvallah ablacım. Bu canını yediğimin çocuğu yüzünden tuvalete de gidemedim. Neyse sen alışkınsın Pick. Tutarsın kendini. Paris’te okumak söz konusu bak. Bu arada evet en yüksek puanlı yer Paris. Hedefim de orası. Buradan tüm arkadaşlara başarılar diliyorum. Umarım hepsi kusar. Ne başarılar dileyeceğim. Ben gideyim bir tek.

“ Salonda kamera yok. Öylesine söylüyorlar onu. Geçen yıl herkes kopya çekti. “

“ Paylaştığın için sağol, kopyaya ihtiyacım olmamasını tercih ederim.”

O anda gaipten gelen bir ses konuştu;

“ Sınava başlayabilirsiniz. “

Eyvallah abi. Ben kitapçığı açabilirsem başlayacağım tabii. Heh oldu. Bakalım. Bunlar hep boşluklara kelime yerleştirme ya. İlk başlar çok kolaydı tabii bana da moral geldi. Duruşumdan da belli oluyor sanırım. Sandalyenin çivisi batıyormuşçasına dik oturmaya başlamışım. Bir ara su içeyim diye durdum yaklaşık olarak 67. soruda falandım yarım saat geçmişti yalnızca. Çevreye bir bakındım ki acınası. Herkes sözlük çıkarmış, ne bileyim birlikte çözüyorlar falan. Onlar adına ben utandım. O sırada bizim tanrı parçasına bakayım dedim. Çocuk daha 20. soruya gelmemiş ve dört sorusu yanlış. Ne yapsam diye düşündüm bir süre. İçimden tabi çocuğu nasıl uyarsam da kopya versem diye düşünüyorum. Bahaneyle bacağını mı okşasam acaba? Yok artık Pick. Tecavüzcüler gibi o nasıl hareket. En son dayanamadım vurdum ayağına.


“ Ne oldu Pickwick? “

24 Eylül 2013 Salı





 Arkadaşlar biliyorum Pickwick değil ancak Ege Üniversitesi şu sıralar yoğun bir zamanda. Bildiğiniz gibi KYK yurtları kız/erkek olarak ayrılmış.  Bu durum pek çok arkadaşımızı mağdur duruma soktu. Pek çok arkadaşımız okullarından çok uzak yurtlara gitmek zorunda bırakılıyor. Bu durum herkesin ilgisini çekiyor olmalı. Elime geçen bu kağıt parçası elime tutuşturuldu ve gerçekten çok açıklayıcı.  Bu durum öğrenci mağduriyetidir. Eminim ki bloğumu takip ediyorsanız böyle bir konuya sessiz kalmayacaksınızdır. Ege Üniversitesi'nde mağdur olan arkadaşlar adına gerçekten üzgünüz ve her zaman yanındayız.

21 Eylül 2013 Cumartesi

Pickwick'in Çilesi - Winston İle Tanışma ( Bölüm 21 )

“ Gelecek belirsiz bir olgu. Bakarsın olur. Bakarsın buradan çıkınca seni bir daha görmem bile. “
Pick ne yapıyorsun sen oğlum? Niye felsefeye bağladın sen şimdi. Birazdan gerçekliğin varlığı hakkında dört sayfalık bir kompozisyon hazırlamaya başlayacaksın resmen.

“ Tabii haklısın. “

Bak çocuğu bile sıktın şimdiden. Dur hiç beklemediği bir şey yap ki dikkati sana gelsin. Sağ arkamdaki çocuğu kesiyor galiba gözleri orada.Ben de kesmiştim. Ne yapsam ki acaba.

“ Tabii eğer istersen numaramı vereyim böylece gideceğin zaman haber verirsin oradaysam görüşürüz. “

Ne diyeceğini beklemeden hızlıca bir kağıda numaramı yazıp önüne uzattım ve bir şey söylemeden kalktım masadan. Bence bir sigarayı hak etmiştim. Tam giderken bari çocuğu da çağırayım belki kendini zehirlemeyi seven biridir diye.

“ Sigara içmeye çıkıyorum gelmek ister misin? “

“ Geliyorum telefonumu alayım babamdan orada bulurum seni. “

İlk randevunu kopardın oğlum. Saçmalama ne randevusu sigara içmeye bahçeye çıkacaksınız bunun neresi randevu. Gerçi kendim adına cidden büyük bir adım attım ve numaramı verdim. Daha ne yapayım? Acaba bahçeye çıkar çıkmaz üzerine mi atlasam çocuğun? Yok artık o kadar da değil Pick. Bari gazozuna ilaç falan kat yani öyle hayvan gibi dalma çocuğa. Ya da bekle kendi isteğiyle gelir sana. Pickwicksin sen bu kadar düşünme. Bu söylediğim nasıl bir çelişkiydi acaba.

“ Hey. Telefonları almıyorlarmış içeri o yüzden babama vermiştim. Seni bulmak zor olmadı. Baya uzunmuşsun. “

Harbiden dikkat ettim de Winstondan uzundum.

“ Ayakkabıdandır. Ben girişteki mahkeme duvarına bırakacağım telefonumu sınavdan önce. “

“ Her neyse kaydettim seni. Pickwick değil mi yazılışı adının? “

“ Evet. “

“ Anlamı ne? “


Cennete düşen ilk ayaklı felaket tanesi. Ne bileyim ben bunu arkadaş. Hiç bakmadım ki adımın anlamı nedir.

“ En ufak bir fikrim bile yok. “

“ Pekala bundan sonra oraya gittiğimde sana mesaj atacağım. “

Mesaj mı? Fakir misin oğlum? İnsan bir hava olsun diye ararım falan der de aramaz. Neyse mesajla da yetinebilirim sanırım.

“ Ben de gideceğim zaman ararım haberleşiriz. “

“ Anlaştık. Yalom okuyan biriyle aynı anda kitap okuyacağım. Hoş bir şey bu. “

Abartmasan adamı artık? Anladım okudun sevdin falan ama o kadar da abartmana gerek yok. Adam gereksiz asılmalarına araç olduğunu öğrense peşine kiralık katil takar oğlum. Başka kitaplar da okuyorum ben. Aslında bakarsan fazla fazla kitap okuyorum ben. Arkadaşım yok da.

“ Bu o kadar büyük bir ayrıcalık değil ki. Kitapçılarda satılıyor sonuçta kitap. “

“ Ama ilgilenmeyen birisi pek almaz. “

“ Neden bu kadar övüyorsun peki onu açıkla.”

“ Yazım tarzı hoşuma gidiyor. Ayrıca konu olarak da ilgimi çeken bir şeyi işliyor. “

“ Sen öyle diyorsan. “

Artık yaksak sigaralarımızı da sınavı olup gitsek dostum? Bence çok güzel olabilir. Dur ilk hareketi benden bekliyor galiba. Ya bu çocuk da ne pasif çıktı ya. Yani o anlamda pasif değil. İlk hareketlerin hepsi benden gelecekse ne anladım ben bu flört olayından. Gerçi flört içinde bile değiliz ona göre. Olsun o Pickwick’in nasıl biri olduğunu bilmiyor daha. Çıkardım çantamdan paketi sonra çocuğa baktım böyle. Acaba uzatsam mı uzatmasam mı? Çocuk sigara içen bir tip gibi değil. Ben de sigaralarını ortalığa saçan bir tip değilim zaten. Ama dur eğer flört ediyorsak ne olur ne olmaz. Pintiliği bırak Pick.

“ İster misin ?”

“ Ben aslında çok içmiyorum ama alayım seninle keyifli olabilir. “

Ne o orgazm sigarası mı sandın bunu? Seninle keyifli olabilir ne demek yahu? “ Ben aslında çok içmiyorum” da çok büyük bir yalandır ayrıca. Daha önce ağzıma yanlışlıkla değdi de babam kızar diye ağzıma kezzap döktüm demektir onun anlamı.

“ Tamam getir de yakayım. Daha önce pek içmişe benzemiyorsun aslında.”

“ İçmedim zaten. Deneyimsiz görünmek istemedim. Hehe.”

Hehe mi? O nasıl bir gülüştür lan? Hayır şokuma verin lütfen lan falan dedim ama. Hayatımda ilk kez hehe diye gülen biri gözüme bu kadar güzel göründü. Ne desem bilemedim ben de otuz bir dişimin tamamını açarak karşılık verdim. Çok mu kaçtı acaba? Yok Pick sen bir daha gülme mümkünse. Sana neden at gibisin dediklerini şimdi anladım. Lanet olsun çocukla olacağı varsa bile bu saatten sonra olmaz.

“ Yerinde olsam hiç başlamazdım. Ben mesela öylesine içiyorum. Ortamdan çıkmak için bahane oluyor. “

“ Mantıklıymış gerçekten. Bundan sonra ben de deneyebilirim. “

“ Daha beş saniye falan önce başlama dedim yahu.”

“ Çok geç beni sigaraya başlattın. “

Banane oğlum. Zorla ağzına tıkmadım ya sigarayı. Annemler küçükken çekirgelerin ağzına süpürgelerin tel tel olan kısmı var ya ne deniyor adına unuttum. Ondan tıkıp yakarak sigara içirirlermiş hayvanlara. Ben de öyle mı yaptım sana söyle bana Winston? Beni öyle biri olarak mı tanıdın sen? Annenin çocukluk travmalarını da anlattığına göre Pick, bitir o sigarayı da içeri gir. Adliye bacı sana bakıyor.

“ Kendi isteğinle aldın. Zorlamadım ben. Hadi ben geçiyorum salona yoksa şuradaki kadın bana arka sokakta tecavüz edecekmiş gibi bakmayı kesmeyecek. İçeride görüşürüz. “

Yine çocuğu orada bırakıp gittin. Aferin sana Pickwick iyi yaptın. Bunun gibi tipler ulaşamadığını ister değil mi ? Gerçi bunun seni istediği bile belli değil. Sen kendi kendine gelin oldun, güvey oldun, kaynana oldun kendine eziyet çektirdin, hatta onu geçtim düğün davulcun bile oldun resmen. Çocukta en ufak bir flört belirtisi yoktu beklide. Biliyorsun düşüncelerin sana neler yaptırıyor. Neyse sınavda da bunları düşünmesen iyi edersin. Çok iddialı başladın güne çünkü.