Yavrum ya bir de saf.
“ 3,6,7 ve 15. soruların yanlış dostum. Düzelt istersen. “
“ Teşekkür ederim. Tekrar bakarım. “
“ Benden geçir. Bu sınav baban için madem bu kadar
önemliyse. “
Hiçbir şey demeden yanlış sorularını düzeltti benden sonra
benim olduğum soruya kadar geldi. Tabi ben o arada ilk bölümü bitirmiştim.
İkinci bölüm için yine o boğuk Sinan Akçıl ses tonlu adamın anonsunu beklemem
gerekiyordu. Bütün soruları geçirmedi çocuk. O kadar yüzsüz değilmiş demek ki.
Aferin.
Neyse baktım bizim çocuk da bitirdi. Artık oflamaya başladım
ki diğerleri de bitirdiğimi anlasın heyecan yapsın. Ne kadar kötü bir insanım
ben ya. Yani özümde çok iyi bir insanım bence belli etmiyorum. Ben bunları
düşünürken Winston bana bakıyordu. Niye bakıyordu ki? Yani tamam kafamda
bandana var kırmızı bildiğin ama yani o kadar da dikkat çekici değil. Bakmasana
oğlum sinirlerim bozuluyor. Bu bakmaya devam ederken beklenen ses geldi tabii.
“ Birinci bölümü kapatıp ikinci bölüme geçebilirsiniz.”
Sağolasın umarım bu bölüm biraz daha zor olur da Winston
dostum biraz daha kopya çeker benden. Verdiğim her kopyayla çocuk bana daha bir
yakınlaşıyor. Bu bölüm de test kısmı. Yahu arkadaş nereye “am “ nereye “ is “
koyacağım sorulur mu? Kim hazırladı bu soruları ben derhal onunla görüşmek istiyorum.
Getirin bana onu. Zor olmalıydı bu sınav. Hava atabilmeliydim insanlara. “ Hmm
canım evet çok zordu. Kaç mı yaptım? 61 puan aldım. “ diyebilmeliydim. Bu
bölümdeki soru sayısı da çok azdı. Otuz soru vardı ve bize verdikleri süre bir
saatti. Ben ilk yirmi dakikasında bitirdikten sonra döndüm Winston’un kağıdını
incelemeye. Doğru, doğru, doğru, oha senin İngilizce öğretmenin kimdi? Durur
muyum hemen söyledim.
“ Winston, 4. Sorun yanlış. Kusura bakma söylüyorum ama
yanlış anlama beni. Yardımcı olmak için söylüyorum. “
“ Yok sorun değil, çok teşekkür ederim.”
Ama sen de hep teşekkür ediyorsun be çocuk. Gelip de
demiyorsun ki ben bunu bir öpeyim teşekkür olarak. Ayıp senin yaptığında. Bak
bu sınavın sonucunda belki ayrı kıtalara düşeceğiz. Biraz takdir et.
“ Sanırım bu bölümü kendim yapabildim. “
Çocuk bunu diyene kadar onun beni öptüğünü düşünüyordum. Hiç
yorum yapmadım kağıdına. Banane beni öpene kadar cevap vermeyeceğim. Desem de
cevap verdim yine. Pickwick duramaz konuşmadan.
“ Tebrikler. “
Bu sefer o ses erkenden geldi. Ben baya bir sevişme
senaryosu kurmuşum demek aklımdan. Kim kurmaz ki yanımdaki çocuk seks abidesi.
Nasıl güzel kokuyor.
“ Üçüncü bölüme geçiniz. Beş soru var kendinize göre cevap
veriniz sorulara. Cümle yapınız ve gerekli durumlarda konuşma becerinizi ölçmek
için sorulmuş sorulardır. “
Oley be. Sonunda güzel bir bölüm. Heyecanla açtım sayfayı
ilk soruyu görür görmez bütün hayallerim suya düştü.
“ How are you? “
Böyle bir soru mu olur? Böyle bir sınavda sora sora bunu mu
sordunuz? Adımı soraydınız keşke. Daha zor yazması. Neyse çok yaratıcı bir
şekilde cevap verdim beş soruya da. Ve sonunda sınavı bitirdim diye kapattım
kitapçığı. Sonr beş dakika kalmıştı. Baktım Winstonu’un kağıda kelime hatası
arıyorum. Birkaç tane vardı onlar konusunda uyardım. Son dakikada o da
yetiştirdi. O kısımdan kelime hatası yoksa hiçbir sorun yaşamaz diye
düşünüyorum. Neyse sınav bitti çıkıyoruz. Ben montumu giymeye çalışıyorum
falan. Baktım bu geldi yanıma.
“ Sınav için gerçekten çok teşekkür ederim. Biliyorum kendim
yapmadığım için bana bir faydası yok ama babam bir kez olsun benimle gurur
duyabilir. “
“ Demek ki sana da faydası olacakmış. Sorun değil herkes
kopya çekti zaten. O halde sonra görüşürüz. “
Dedim ama görüşmeyeceğimize dair içimde büyük bir his var.
Neyse tam gidecektim ki tuttu beni. Aha dedim o beklediğim öpüşme sahnesi
geliyor. Hazırla kendini Pick. İlk öpüşmen olacak. Dudakları ıslatıyorduk değil
mi?
“ Dostum sana nasıl teşekkür edeceğimi bilmiyorum. “
Dedi ve sarıldı bana. Beklediğim şey bu değildi. Hani o
romantik öpüşme? Ben ondan sipariş etmiştim yanlış göndermişsiniz. Alın bunu
değiştirin. Çok da sıkı sarılıyor. Dur oğlum millet yanlış anlayacak. Ayrıl
artık ayrıl! Ben anneme bile bu kadar uzun sarılmamıştım.
“ Önemli değil de artık bıraksan beni? “
“ Kusura bakma ya gerçekten mutluyum. “
Evet suratındaki o çarpık gülüşten anlayabiliyorum onu.
“ Gülüşünden belli oluyor zaten. Neyse yardım edebildiğime
sevindim. Ben artık telefonumu almaya gitmeliyim kadın dengesiz davranıyor bana
karşı. “
“ Tanıştığıma gerçekten sevindim. Görüşürüz.”
“ Emin ol bir ara görüşürüz. “
“ Sen böyle dedin ya içime kurt düştü. Hadi gel biraz
takılalım. Bir yerlere gider kafa dağıtırız ne dersin? “
Bak işte şimdi o ilk randevunu kopardın. Ne mi derim?
Atlarım bu teklife. Hatta senin üzerine de atlayabilecek bir potansiyele
sahibim ama atomun içindeki nötron gibi sakin durabilme yeteneğim var. İçimde
Rio Festivali yaşanırken dışımda Ortodoks kilisesinin cemaati ifadesi var.
“ Birkaç saat takılabiliriz sanırım. Bekle telefonumu
almalıyım.”
“ Dışarıda bul beni.”
Emredersin paşam. Başka bir isteğin var mı? Ayağın falan
yıkanacaksa hiç sorun değil yıkarım. Manyak mısın oğlum sen? İki dakika
beklesen burada ölür müsün? Bu oyunlara hiç gerek yok. Ne o öyle ağaçlar
arasında birbirini yakalamaya çalışma rolü yapan Yeşilçam yıldızları gibi. Hiç
yoramam kendimi ben çıkarım dışarı beni görür yanıma gelirsin. Bu işleyiş böyle
gider. Ben bunları düşünene kadar o gitmişti tabii.
“ Ben telefonumu alabilirim artık. Teşekkürler tuttuğunuz
verdiğiniz için. “
Dur gülümseyim de kadın yine betona döndüyse bile yumuşasın.
Benim gülüşümle de yumuşamaz ki.
“ Al tabi canım. Yanındaki çocuk kimdi? “
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder