“ Pick naber?”
Buyur buradan yan. Sadece çalan şeyler de değil, naber
sorusu bu aralar çok popüler olsa gerek.
“ İyiyim sen her kimsen. Buyur gel.”
“ Annen hala eskisi gibi. Oturduk konuştuk baya. Neredeydin?
“
Pardon? Ben neredeydim sen annemle konuşurken. Ah doğru
anneye selam vermek mi kaldı akılda. Hem Winston senin ne işin var evimde!
“ Sen ne arıyorsun burada? “
Bu sorunun altında yatan; “ Dün geceden beri senin yüzünden
aklım karışık bir mutluyum bir değişiğim, sen gelmiş bana annenle konuştuk
diyorsun. İnsaf mı bu yaptığın?! “ Söyleyemedim tabi. O sırada altıma giydiğim
pijamayı yavaşça yorgan altından çıkarmaya çalışıyorum.
“ Seni özledim demiştim. Özledim. Görmek istedim
telefonundan ulaşamadım. Neredeydin? “
“ Cevap vermediğim sürece ısrarla aynı soruyu soracaksın
değil mi? “
“Evet, merak ediyorum. “
Senin merak etmeye ne hakkın var? Beni terk eden sendin
yahu. Yine suç bana kalırsa gider önce kendim atlarım sonra seni atarım aşağıya
haberin olsun. İki katlı evin ilk katında uyuyorum ben genelde. O yüzden
kendimi atmak pek tehdit sayılmıyor bu evde gerçi.
“ Tamam. Yedi ile geziyorduk. Biraz dertlenmiş çocuk ben de
eşlik edeyim dedim. Acayip yorgunum. “
“ Yedi mi? Bu çocuğun bir adı yok mu? Yedi ne demek Pick.”
“ Adı mı? Hatırlamıyorum ki tanıştığımızdan beri Yedi
diyorum çocuğa. “
Bir de bu var tabi. Adını bana belki hiç söylememişti bile.
Ya da ben sormamıştım. Ben anamdan böyle doğdum felsefesini biraz fazla abartmışım
gibi hissettim bir an.
“ Aferin sana Pick. Beni hiç özledin mi? “
Evet çok özlemişim. İnan şu an boynuna atlayıp öpmek
istiyorum seni. Ama pijamayı hala çıkaramadım.
“ Kaç yıl geçmişti? Hatırlayamadım. Bir ara özlemekten
kudurdum evet. Evde depar atıyordum sayende. Hipodroma çağırdılar hatta atlarla
yarışmam için. Bir süredir ise hissetmek ile ilgili tek bildiğim şey sözlük
anlamı. “
“ Pekala bu da bir başlangıç. Ben gideyim artık. Kendine
dikkat et. “
Kapıyı kapatıp çıktı. Ben daha pijamayı anca sıyırdım çocuk
gitti. Telefonu suratıma kapattığı gibi kapıyı da kapatıp çıktı gitti. Ne
yaptığını anlayamadım bir türlü. Geliyor gidiyor durmadan. Arasam mı acaba? Ya
da ben niye arıyorum o zaten arayıp arayıp suratıma kapatıyor. Hem ben arayıp
ne diyeceğim? “ Geçen suratıma kapatmıştın çok iyi geldi tekrar kapatır mısın?
” mı desem acaba. Sonra dönüp uyumaya karar verdim. Aklıma yine Yedi geldi,
mesaj bile atmadı çocuk bana. O da ne yapıyor anlayamadım ki.
Uyumaya çalışıyordum hatta tam uyuyacaktım ki bir ses
kulağıma hunharca fısıldıyor. He dedim ne şanslısın Pick. Bir sineğin eksikti
senin o da oldu. Gel oğlum gel kulağımda uyu, çırp kanatlarını özgürce. Bu
sözlerle sineği bile kandıramadığımı fark ettiğimde çok geç olmuştu. Annem
odama gelmiş benim sinekle olan kısa muhabbetime şahit olmuştu. Kadın panik
içinde bana bakıyor. O gözlerden anlıyordum.
“ Oğlum ne yapıyorsun sen? “
“ Sineği evcilleştiren adam olarak tarihe geçeceğim anne.
Artık sus, otur diyince itaat eden sinekler eğiteceğim. “
“ Deli deli konuşma oğluşum. Winston geldi az önce
konuştunuz mu? “
Yok anne sadece seni görmeye gelmiş çocuk onca yolu. Zaten
beni pek önemsediği yok kendisinin. Arada telefonları suratıma kapatıyor falan.
“ Evet anne konuştuk. Az önce çıktı. “
“ Oh iyi iyi. O çocuğu seviyorum. Beni özlediğini söyledi.
Ne konuştunuz bu kadar kısa sürmemeliydi. En azından biz seni beklerken ben
bizde kalır diye düşünmüştüm. “
“ O öyledir annelerin gülü. Kalacak gibi yapar kalmaz.
Konuşacak gibi olur susar. Seviyormuş gibi yapar yine gider. Yapısı öyle. Beni
özlemiş bunu söylemek için gelmiş. “
Ah Pickwick! Ağzını bir kapalı tutsan keşke. Bak şimdi
sandalyesini çekip seni uykundan alıkoyacak. Çekti bile hatta. Geldi dibime
oturdu. Anne izin ver nefes alayım.
“ Sen ne dedin peki çocuğa. Sen de özledin mi oğluşum?”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder