10 Eylül 2013 Salı

Pickwick'in Çilesi - Winston İle Tanışma ( Bölüm - 19 )

Bu öğrenci değişim programı gibi bir programın sınavıydı. Ben de o zamanlar tam ergen bir Pickwicktim. Yine çok sosyaldim falan ama yaşadığım şehir bana dar geliyordu. Buradan gideyim de gerekirse Filipinler bile olur modundaydım. Sınavdan sonra bu kararımdan dolayı kendimden soğudum gerçi ama olsun. Neyse işte sınavın yapılacağı binaya giriyorum. Belgeleri uzattım kadına, kadının surat da mahkeme duvarı gibiydi maşallah. Yüzüme bakmadan aldı belgeleri.

“ Adın Pickwick mi? “ dedi.

Ben öyle melül melül bakıyorum suratına. Neden sordu acaba orada fotoğrafım da kimlik fotokopim de var. Biz böyle bir süre bakıştıktan sonra mecburen cevap vermek zorunda kaldım kadına.

“ Evet adım Pickwick. “

“ Sonucuna göre gitmeyi tercih edeceğin ülkelerin listesi verilecek. Sınavdan çıktıktan 45 dakika sonra sonuçları ve listeyi alabilirsin. Al bu giriş kartın yakanda takılı kalsın. Herkes adının Pickwick olduğunu öğrenir böylece. “

Yahu ben bunu niye isteyim ki. Ben gerekli olmasa adımı sana bile söylemezdim abla. Sanki iş çıkışı illegal güreş gösterisine gidecekmişsin gibi bakmasaydın da söylemezdim gerçi. Ama ne yapayım korktum ben de. O zamanlar küçük bir Pick’im zaten. Yakama taktım kartı ama bendeki heyecan sıfır. Millete bakıyorum ağlayanı var, titreyeni var, korkuyla son kez tekrar yapanlar var. Çok komikti. Neyse geçtim bir masaya, iki sandalye vardı. Ben de dedim bu manyaklardan biri oturmak ister falan koyayım çantamı. Sanki herkes peşimde. Herkes benimle oturmak istiyor. Bendeki triplere bakın. Ben tabi yaklaşık bir buçuk saat önceden gitmişim oraya. Öylece dalmış kitabımı okuyorken bir parfüm kokusu aldım. Ama nasıl bir koku. Daha önce hiç böyle bir parfüm görmemiştim sahibini arıyorum ama halim vurulan ceylanı arayan 80 yaşındaki halsiz av köpeği gibi. Belli etmeden etrafı kokluyorum falan göremedim sahibini. Kitaba geri döndüm birkaç sayfa okumuştum ki o parfüm kokusu yine geldi. Hiç istifimi bozmadım bu sefer. Odaya bakındım iyice kalabalıklaşmış ben yine burnumdan kıl aldırmıyorum. Birden kitabımın üzerinde bir gölge belirdi ve aynı anda o parfüm kokusu. Allahım dedim ölüyorum. Bakmadım bile kim gelmiş diye. İçimden dua ediyorum ne olur yakışıklı biri olsun diye. Sonra o kişi konuşmaya başladı.

“ Yalom okuyorsun demek. “

“ Evet, ilgimi çekiyor. “

Ben hiç kafamı bile kaldırmadan kitaba bakarak cevaplıyorum tabii. Belki çok yakışıklıdır ve suratımı görünce korkudan kaçar diye korkuyorum.

“ Pekala, odadaki tüm sandalyeler dolu. Senin için de sorun olmazsa senin masana katılabilir miyim? “

“ Öncelikle ne olursun bu kadar resmi konuşma. İş mülakatında gibi hissettim kendimi. Buyur geç çantamı alayım. “

Bak bak bendeki rahatlığa bak. Tabi atladığım kısım da çocuğun suratına bakarak söyledim bunları. Ve adeta gözlerimle taciz ettim. Ama hakkımdı. “Güzele bakmak sevaptır “diyen her kimse gelsin böyle alnından öpeceğim. Çocukta bir yüz vardı anlatamam. Gerçi anlattım az önce Winston işte bizim. Böyle hafif sarı dalgalı saçlar, hafif sakallı bir yüz, kırmızı dudaklar ve açık kahverengi gözler… Böyle oturduğum yerde gözlerim orgazm oldu tabiri caizse. Ama dıştan belli eder miyim? Tabii ki hayır. Çantamı aldım, gözlüğümü geri taktım ve kitabı okumaya döndüm.


“ Benim adım Winston. Sanırım sen de Pickwick olmalısın değil mi?”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder