“ Bir şey olmaz oğluşum. Sen gayet iyisin boyun posun
yerinde ne güzel. Küçükken iyi bakmışsın diyorlar da gururlanıyorum ben de.”
Annemin gururunun oyununa gelmişim yıllardır demek ki. Şimdi
anlıyorum bütün o “ Hadi bir tabak daha ye Pick. Aferin oğluma büyüyecek,
kocaman adam olacak.” cümlelerinin altında yatan nedeni. Bak anne büyüdüm ve
gerçekten kocaman oldum. Mutlu musun şimdi? Ben değilim o tartıya nasıl
korkuyla çıkıyorum biliyor musun sen? Winstonla çıkarken çocuğa tapmamak için
kendimi nasıl zor tutuyordum biliyor musun sen? Bilmiyorsun işte. Hep senin
yüzünden. Şimdi telepatiyle bir tokat indirecek suratımın ortasına. Valla hak
ettim. Özür dilerim annelerin gülü. Winston burada o yüzden gerginim. Daha
kötüsü Winston burada ve ben kalçasını kesiyorum. Heyecanıma ver.
“ Teşekkür ederim anne. Bak cidden kocaman oldum.
Mutlusundur. O Mualla abla da kıskançlığından çatlasın. Onun çocukları solucan
gibiler değil mi?”
“ Abartma Pick. Sen gayet normalsin. Vücudunu seviyorum ben.
“
O nasıl söz arkadaşım? Annem burada değil mi? Azıcık görgü
öğrenseymişsin keşke. Bir numaradan farkın kalmadı resmen gözümde. Sahi Bir
numara nerelerde acaba. O kasları özlemedim değil.
“ Sana söylemesi kolay geliyor tabii Winston efendi. O
kasları yapmak için yemek yemeyip spor salonuna gittin. Bak anne bu çocuk hiç
yemek yemiyor. Bence her gün bize gelmeli yemeklere.”
Bunu intikam almak ve biraz da onun kilo alması için
söylemiş olsam da çocuğun gözleri parladı resmen. Pickwick o kadar çok şey
düşünüyorsun ama düşünmeden konuşuyorsun resmen. Bunu nasıl yapıyorsun hala
anlamıyorum be oğlum.
“ Gelsin tabii oğluşum, özletti zaten kendini uzun zamandır.
Bana bak çocuğum yemeklerde bizdesin bundan sonra. “
“ Yok anneciğim ben lafın geli-“
“ Son sözü ben söylerim Pickwick. Yemeklerde beraberiz dedim
ve o kadar.”
“ Emredersiniz. “
“ Yok efendim size bu kadar zahmet vermeyim ben. Ama eğer
istiyorsanız haftada birkaç gün uğrarım.”
İstemeyiz. Niye isteyelim seni? Bir tek tencerenin kapağını
suratıma kapatmadığın kaldı zaten. Onu da yap rahatla değil mi? Yok öyle bir
şey. Ben seni bundan birkaç saat önce kovdum yanımdan. Sevdiğim Winston olmadan
gelme demedim mi? Gerçi sevdiğim Winston gibi de davranıyor. Olsun senden hala
nefret etmeye çalışıyorum. Zaten Yedi var olmaz Winston. Üzgünüm. Sanki evlenme
teklif etti de ben geri çeviriyorum. Bunu not al Pick, bir daha öyle romantikli
filmler izleme. Düşüncelerine karışıyor sonra.
“ Ne gerek var yoracaksın kendini boşuna canım. Biz sensiz
de yemek yiyebiliriz. “
“ Ben az önce kararı verdim oğluşum. Sen istersen git bir
sigara iç. Yemekleri masaya Winston oğlum taşır. Değil mi?”
“ Tabii efendim. Pickwick’e de rahatsızlık vermiş olmam
hem.”
Evet bence de ben bir sigara falan içeyim de sinirim
yatışsın. Bilin diye söylüyorum sigaranın öyle bir etkisi yok. Sadece sizi o
ortamdan çıkarıyor. Şu durumda bana gayet iyi gelecek bir işlev. Bakayım benim
bakkaldan güç bela alabildiğim sigaram nerede? Heh çantamda olacaktı. Dolaylı
olarak odamda. Çok üşensem de gitmeye, canımı istettiler bir kere. Yürü Pick.
Odama girdiğimde dikkatimi çeken ilk şey biraz dağınık olmasıydı. Gittim orayı
toplamaya başladım. Malum sevişmek falan isterse Winston odama tekrar
geleceğiz. Ne demek o isterse Pick yahu? Sen isteyecek misin önemli olan tek
şey o. Neyse bu yastığın burada ne işi var acaba? Getirmişimdir bir sebep için.
Sigaramızı da aldık, odayı da topladık. Rahat rahat gidip sigara içeyim bari.
Balkon bu saatlerde gerçekten güzel görünüyordu. Ve tuhaf bir şekilde serindi.
Bazen bu iyi bir şey ama şimdi gerçekten üşüyordum. Battaniye mi alsam acaba
üzerime? Yok hareket etme Pick iç sigaranı gir içeri. Sigaramdan ilk dumanı
keyifle içime çekiyordum ki balkon kapısı açıldı. Yok bana bu evrende huzur
falan ben anladım onu. Gelen kim diye bakmadım bile. Annem olsa oğluşumdiye
lafa dalardı. Kesin Winston bu.
“ Burası gerçekten çok güzel bir yer. Çok şanslısın
Pickwick. Gerçi biraz üşümüş gibi görünüyorsun.”
“ Burası gerçekten güzel.”
Böyle diyerek diğer tüm söylediklerini yoksaydığımı
göstermeye çalıştım. Sanırım başarılı oldum diye düşünürken birden omzumda bir
el bir kol -ne bileyim bacak bile olabilir- hissettim. Ne olduğunu anlayamadan
sert bir şekilde arkamı döndüm ve yaptığım hareket sanırım bakışlarımla beynini
patlatmaya çalışmaktı.
“ Özür dilerim Pick, sadece soğuktan titriyordun. Ve soğuğu
sevmediğini biliyorum. Belki sarılmam seni ısıtır diye düşündüm.”
Sen kim oluyorsun da düşünüyorsun çocuk? O kadar üşüsem
içeri girerdim değil mi? Ama yok sen gelmiş burada benim evimde bana
Winston’luğunu taslayacaksın değil mi? Üzgünüm burada geçerli değil hiçbir
numaran. Bir yandan bunları düşünürken diğer yandan birinin bana böyle
sarılmasını özlemişim diye düşünüyordum. Artık kendimi aştım bence, birkaç şeyi
bir arada düşünebiliyorum.
“ Isınmak istesem içeri girerdim. Beni düşüneceğin zamanı
biraz fazla ıskalamadın mı sence de Winston?”
“ Haklısın Pick. Ama çok titriyorsun farkında değilsin
sanırım. Hadi içeri geç sofra hazır.”
“ Sen git ben geliyorum şimdi. Anneme sarılma mevzusundan
söz etme ümitleniyor kadın.”
“ Ne konuda ümitleniyor ki? “
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder