“ Sen sadece içeri git ve benim bu olanlar olmamış gibi
davranmam için dua et Winston. Git hadi! “
Oh ikinciye kovuyorsun onu Pick. Tüm suratına kapanan
şeylerin acısını çıkarıyorsun bir gün içinde. Tebrik ettim seni. Ama içten içe
de tekrar seni özledim diyip sarılmasını istemiyor değilim. Bir daha sarılırsa
bu sefer nasıl atlatırım acaba onu?
“ Oğluşum hadi git elini falan yıka da öyle gel masaya. “
Yahu benim annem gitti yerine gelen bu otoriter ve kontrolcü
kadın kim? Ben de biliyorum herhalde sigara içtikten sonra ellerimi yıkamadan
masaya oturulmayacağını. Yine de annemde
bugün ekstre bir kontrol tutkusu olduğundan onun sözünü ikiletmenin mantıklı
bir hareket olmayacağını düşündüm ve banyonun yolunu tuttum. Şu banyonun en
kötü yanı içeri girer girmez karşında kendini görüyor oluşun. Annemin akıl
almaz dizayn yetenekleri sağolsun karşı duvarda enine kocaman bir ayna var.
Bazen gece çişim geldiğinde uykulu gözlerle içeri dalıyorum. Sonra benden bir
çığlık kopuyor tabii. Kim kendini o halde görmek ister ki? Tişört göbeğin
üzerine çıkmış, pijamanın paçasının biri baldırda diğeri dizde. Süpermanler
zaten uçuşuyor her yerde. En kötüsü de saç baş darmadağın. Neyse ellerimi falan
yıkadım aynada kendimi düzelttim. Bu arada gün içinde doğru düzgün bir şey
yemediğim için o siyah pantolona hala sığdığımı fark ettim. Koca günde beni
mutlu eden güzel bir şey oldu sonunda. Bakayım bacaklarım gayet güzel
görünüyor. Neyse son olarak kaşlarımı da düzelttim. Bu numarayı da babaannemden
öğrendim sağolsun. Ne zaman görse baş ve işaret parmağına tükürür sonra onları kaşların
ortasından şakaklara doğru olacak şekilde kaşlarımı düzeltirdi. Merak etmeyin
ben tükürmedim suya tuttum parmaklarımı. Küçük iğrenç ayrıntım için de kusura
bakmayın. Ben yine amma çok düşündüm ya. İçeri geç Pick yoksa annen tüm
yemekleri Winston’a yedirecek.
“ Anneciğim banyodaki havluyu biraz fazla ıslattım o yüzden
yenisini koydum haberin olsun.”
“ Havlunun sırası mıydı oğluşum şimdi. Neyse geç otur ne
koyayım sana? “
“ Valla sen ne istersen anne ama gözünü seveyim az koy. Bu
kadar çok yapmışsın hepsinin tadına bakabileyim. “
“ Tamam oğlum bir kaşık koyuyorum. “
“ Tamam ann- ooo anne o bir kaşık falan değil. Ne yaptın
sen? “
“ Bir şey olmaz oğlum yersin. Genç adamsın.”
Biz bu konuşmayı yaparken Winston yanımda kıkırdıyor. Ne o
hoşuna mı gitti? İlk kez mi yemek yiyecek insan görüyorsun hayatında? O spor
salonunda yemek yiyen insan yoktu bence. Gitme dedim ben sana ama dinledin mi?
Gülme oğlum, gülme ağzına en sert Zeki Müren plağıyla vuracağım az sonra.
“ Sen neye gülüyorsun yine? “
“ Hiç hoşuma gitti bu tablo. “
“ Sen de bundan azını alacağını sanıyorsan yanılıyorsun
Winston oğlum. Hele Pick bana yemek yemediğini söyledikten sonra. “
“ Ama ben o kadar yiyemem efendim. “
“ Ne yazık ki son söz bana ait bu evde. Şimdi uzat tabağını
bakayım.”
Yürü be anne kim tutar seni! Göster Pickwick’in annesi
kimmiş buna. Haddini bilsin otursun yerine. Hatta oturmasın haddini bile bile
direk gitsin bu. Oturmasın benim yanıma.
“ Şimdi düzgünce yiyin yemeklerinizi. Şöyle kalabalık bir
masa göreyim ben de.”
“ Niye ben yetmiyor muyum sana anne?”
Döver mi dövmez mi tereddütü içerisinde sordum bu soruyu.
Ama işi komikliğe vurursa ortam yumuşar belki. Son karar Pickwick’in annesinde.
Heyecanla bekliyoruz hepimiz.
“ Bu da soru mu oğluşum ama Winston oğlum da beni özlemiş
sonuçta. Masada onu da görmek benim hoşuma gitti. Senin gitmedi mi? “
Pickwick annesinden ağır bir darbe aldı sayın seyirciler.
Knock Out olacak mı yoksa kalkıp dövüşe devam edecek mi? İzleyip görelim. Ya
dur Pick gözünü seveyim güreş tv’deki muhabir gibi konuşuyorsun. Bir bakayım
hoşuma gitmiş mi anne. Akşam ben bu yüzsüz çocuğu canım Yedi’nin bankından
kovdum. Sonra bakkal abiyle gergin dakikalar geçirdim, eve geldim ve karşımda
yine bu. Hayır hiç gitmedi.
“ Gitti tabii ki anne. Seni mutlu ediyorsa ben onu evlat
bile edinirim. “
“ Evlat edinmek demişken oğluşum ben ne zaman torun
seveceğim? “
Oldu anne. Oldu tam yerinde söyle bunu. Tam pilavdan koca
bir kaşık dolusu almışken ağzıma söyle. Ölmemi istiyorsan daha farklı yollar
var be kadın. Git kiralık katil falan tut. Hem benim hayatımda da heyecan olur.
Ama şu Winston’un önünde bana bu yapılır mı. Bu gazla çocuk ben senin
evlatlığın olabilirim böylece Amerika’da seni terk edemem der. Dur konuyu
değiştirebilecek iyi bir yol buldum.
“ Olursun bir ara. Ee Winston sen Amerika’ya ne zaman
gidiyorsun? “
Oh olsun. Bana gülüyordun şimdi kal öyle üç kilometre
koştuktan sonra önüne birden duvar çıkan köpek gibi. Noldu koçum nefesin mi
kesildi? Hadi hadi su iç geçer.
“ Winston oğlum sen Amerika’ya mı gidiyorsun? “
“ Evet efendim. Okula orada devam edeceğim. “
“ Oh ne güzel. İki yıl önce Pickwick de öyle bir şey için
sınava girmişti. Dereceyle hak kazandı ama gitmedi. Bırakamaz annesini o. “
“ Evet efendim biliyorum beraber girmiştik o sınava. Hatta
orada tanışmıştık onunla. Sağolsun bana baya yardım etti. “
Evet baya yardım ettim. Ben etmeseydim sen o sınavdan hiçbir şey alamazdın. Babana bak ben 54 aldım diye gururlanamazdın. Bu arada sınav 62 puan üzerinden değerlendiriliyor. Salonda hiç gözetmen olmuyor sınav boyunca. Millet alabildiğine kopya çekti. Ben hariç. İhtiyacım yoktu çünkü. 61 puan aldım ben o sınavdan. Bu bilgilerden sonra gelelim asıl konumuza sen neden bunu söylüyorsun ki? Ben anneme nasıl tanıştığımızı hiç anlatmamıştım. Hatta hayatımın şu aşamasında hatırlamak da istemiyorum. Ama madem hatırladım bari anlatayım da içimde kalmasın.
şu winston defolup gitsin bence artık
YanıtlaSil