17 Ağustos 2013 Cumartesi

Pickwick'in Çilesi - Bölüm 12

Sen neymişsin be Pick! Helal sana. Çocuğu iyi benzettin. Gerçi Amerika dedi, buradan kurtuluş biletin dedi ama yok. Öyle her kıtada terk edilemem benim de bir gururum var. Ayrıca gerçekten benim sevdiğim Winston nerede? Bu hödük olamaz o. Pickwick ağzını bozma elin uzaylısı için. Galaksiler arası ahlak polisine takılma sonra bak başında yeterince dert var zaten. Canım uzaylı.  Ne diyorum yine ben!

Acaba doğru bir karar mı verdim? Çünkü burada kalırsam Yedi diye bir sorunum var. Ayrıca 1,2,3,4,5,6 diye sorunlarım da var.

O değil de çocuk harbiden gitti. Öyle melül melül baka baka gitti. O gözden kaybolana kadar bakmadım ona. İçimde kalmadı değil gerçi. Olsun hak etti.

Hani Pink demiş ya “ Sadece bana bir sebep ver, sadece birazcık yeterli. “ valla doğru demiş. Gelsin alnından öpeceğim. Biri bana bunların neden olduğuna dair ipucu falan versin yoksa ben düşünmekten kafayı yiyeceğim. Saat de baya geç olmuş ben fark etmeden baya baya canım Yedi’nin bankında saatlerimi geçirmişim. Eve gideyim de annem merak etmesin bir de kahvaltıyla duruyorum saatlerdir. Gideyim gitmesine de bu saatte otobüsler acayip kalabalık olur. Yani sanırım öyle olur. Ben en iyisi yürümeye devam edeyim. Kilo veririm hem. Gerçi böyle diye diye Süreyya Ayhan’ı geçtim hala gram kaybetmedim o nasıl oluyor bilmiyorum. Ben eve gideyim de annelerin gülüne biraz yağcılık yapıp yemek hazırlatayım. Biliyorum çıkar ilişkisi görünüyor ama kadın da mutlu oluyor ona iltifat edince. Pick kiminle konuşuyorsun sen yahu? Tek başınasın unuttun herhalde yine. O geçen otobüs mü? Valla öyle bakayım bizim eve gidiyor. Galiba bir tane de boş koltuk gördüm orada yardır Pick!

“ Abi hastaneye gider mi?”

“ Gider yeğenim noldu bir yerine bir şey mi oldu?”

“ Yok abi hastanenin orada bir akraba oturuyor da akşam yemeğe davetliymişiz. “
Kural bir; asla otobüs şöförüne evinizin yerini söylemeyin. Ona söylerseniz sağır sultan bile duyar. Daha kötüsü başka otobüse binerseniz yiyeceğiniz tribin haddi hesabı yok.

“ Tamam genç gel otur istersen buraya. “

“ Yok abi arkada bir yer görmüştüm.”

Kural iki; asla şöför yanına oturmayın. Yol boyunca konuşturur. Sadece kendi konuşsa siz dinleseniz iyi. Sizi de konuşturur. Ağız tadıyla kulaklığınızı takıp müzik bile dinleyemezsiniz.

Neyse arkaya geçeyim de oturayım diye bir mücadele verdim. Hatta sona yaklaşırken bir teyzeyi tekmelemek zorunda kaldım. Banane teyze elindeki pazar torbalarından? Ben mi dedim yığın yap da domatesler ezilsin diye. Çekileceksin önümden burada Pickwick geçmeye çalışıyor değil mi?
Tam geçtim koltuğa böyle dünya kupasını kazanmışım gibi seviniyorum derken bir baktım benim ineceğim durağa az kalmış. Hadi Pick geri kalk. Bu sefer kadını tepemezsin de. Valla o bastonla bir vursa ölürsün oğlum sen. Tamam teyzeyi atlattık sıra bebek arabasında. Oradan da şöye bir kıvrılma hareketiyle geçsek. Sen harikasın Pick.

“ KAPTAN İNECEK VAR!”

O ses benden mi çıktı yoksa? Eminim değil mi bildiğin konuşan bendim? Yahu Pickwick sende ne cevherler varmış. O sesi geçtim kaptan ne? Uçakta mısın sen. Paraşütle mi atlayacaksın sanki. “Müsait bir yerde…” nin nesi eksik? Olsun o adamın şaşkın bakışlarını da atlatırsın sen sakinliğini bozmadan in. Ve daha fazla rezil olmadan. Gerçi bu insanları bir daha nerede göreceksin ki. Bırak rezil ol oğluşum. Aha annemi görme saatim gelmiş benim buradan bunu anlıyoruz. Geliyorum anne. Ekmek var mı evde? Aferin Pick annene telepati yoluyla ekmek olup olmadığını sordun az önce. Bak bakalım cevap gelmiş mi? İyice çıldırdım. Biraz daha ileri seviye olsam kimseye zarar gelmez. Ben bir annemi arayım da günümüz insanları gibi modern yöntemlerle sorayım.

“ Annelerin gülü, evde ekmek var mı? Kahvaltıyla duruyorum ben.”

“ Ben de tam seni arayacaktım. İki tane al oğluşum paran varsa.”

“ Anne biz bir ekmeği bile bir haftada zor bitiriyoruz, iki tane neden?”

“ Akşam misafirimiz var oğluşum. Hadi al gel eve.”

“ Yine o gündeki kadınl-“


Suratıma kapattı. Ah be anne. Niye her seferinde böyle yapıyorsun anlamıyorum ki. Bak hem yaram var suratıma kapanan telefonlardan dolayı. Neyse gideyim ekmeği alayım. Sigaram da bitmek üzere zaten. Dur benim param var mı acaba? Var gibi görünüyor. Şu canını yediğimin Yedi’si sayesinde – tabii Winston’un emeğini de unutmamak lazım- bir yere para harcayacak kadar dolaşamadım ki. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder