Olabilecek en yüzsüz insan modeli karşımda. Gerçi yüzü de o
kadar güzel ki kendime küfrediyorum onu görünce bak akranların ne kadar
yakışıklı sen niye böylesin diye. Ama yok yine de ne kadar yakışıklı olursa
olsun, ne kadar kırmızı dudaklı olursa olsun yüzsüz işte. O değil de
dudaklarını özlemedim değil. Odaklan Pick. Nefret ediyoruz ondan. Etmeye
çalışıyoruz en azından.
“ Anneciğim senin mutfakta işlerin yok muydu? Bugünlük
diyetimi de bozacağım sırf senin için bak bu iyiliğimi unutma.”
“ Tamam siz de gidip Pickwick’in odasında oturun isterseniz
çocuğum. Ben yemek hazır olunca size seslenirim.”
“ Tamam annelerin gülü sen dert etme biz biraz arayı
kapatırız.”
Annem mutfağa gider gitmez Winston’un kolundan sıkıca
tutarak odama sürükledim. Gerçi çok isteksiz de değildi yani. Odama girmeye ne
meraklıymış. Neyse ama içimde anlatamadığım bir sinir var çocuğa karşı. Gerçi
nasıl olmasın. İlişkimiz mükemmeldi bana göre. Ben yapım gereği mantıklı
düşünen biriyimdir. Gerçi görüyorsunuz ne kadar kuruyorum. Ama aynı zamanda
kurduklarımı dışarıya belli etmiyorum. O yüzden kıskançlığımın ve
takıntılarımın normal seviyede olduğunu düşünüyorum hep. Neyse mükemmeldi
diyordum. Öyleydi sonra bu Winston geldi beni terk etti. Bana söylediği şey tam
olarak;
“ Biliyorum senin gibi birini asla bulamayacağım. Ve seni
seviyorum. Bu bir gerçek. Ama yapamıyorum. Kendini bana açmıyorsun, biraz daha
kendini serbest bırakmanı istiyorum benimle. Ve biliyorum seni olduğundan
farklı biri yapmaya çalıştım. Ve işin kötü yanı benimle birlikte olabilmek için
pek çok şeyden fedakarlık yaptın. O yüzden üzgünüm. Ama artık devam edemiyorum.
Kendine iyi bak Pickwick.”
Buydu. Bir insan bunları duyduktan sonra nasıl kendine iyi
baksın ki? Ayrıca bu yetmezmiş gibi eski sevgililik görevlerini de yapmadı.
Hayatıma sürekli girip beni kıskandırmadı, arada mesaj atıp kendini
hatırlatmadı. Daha sonra bir akşam beni aradı ve özlediğini söyledi. O aramayla
kendini hayatımda buldu. Yetmezmiş gibi bir de benimle başka kıtada ayrılmak
istiyor. Çocuktaki fanteziye bakar mısınız?
Her neyse sinirliyim tabii ki.
“ Sen ne yaptığını sanıyorsun? Bu akşam sahilde sana yeteri
kadar açık konuştuğumu sanıyordum. Neden buraya geldin?”
“ Haklısın Pickwick. Buraya gelmekle hata yaptım. Ama annen
beni çağırdı. Ben de gelemeyeceğimi anlatmama rağmen o çoktan yemek için söz
vermemi sağlamıştı. Sen de biliyorsun ki o kadına hayır demek imkansız.”
“ Biliyorum o benim annem sonuçta. Gerçi sen de haklısın ona
hayır diyebilecek bir insan tanımıyorum.”
Ben neden birden yumuşadım bu çocuğa? Bana her seferinde
bunu yapıyor işte bu çocuk. Şu anda böyle sarılıp boynuna ağlayabilirim.
Yapabilirim bunu ama yapar mıyım? Tabii ki hayır. Pickwick’in hala bir gururu
var sonuçta. Şimdi dik dur Pick, göbeğin belli oluyor çünkü!
“ O yüzden kusura bakma Pickwick. Ama anneni üzmemek adına
bu geceyi sakin geçirsek olmaz mı? Merak etme yemeği yedikten sonra
kalkacağım.”
“ Bunu sen söylüyorsun. Unutma bu evde son sözü Pickwick’in
annesi söyler. Büyük ihtimalle kalmanı isteyecek. “
“ Sen isteyecek misin peki?”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder