“ Ya şimdi bak canım Yedi. Söylemiyim dedim ama, göğüsler
fora yani senin. Bakmadan duramıyorum napayım bendeki de alışkanlık. Onu
söyleyecektim.”
Her şeyi geçtik Pick, şimdi de polisi arayıp taciz
edildiğini söylerse hakkıdır çocuğun. Öyle mi söylenir. Göğüsler fora ne demek.
Banu Alkan mı bu? Sevdiğin çocuk. Sevdiğin mi? Yok yani seviştiğin işte.
Winston var sevemem. Gerçi Winston da ilişkimizi suratıma kapatıyor.
“ Oğlum çay demlediğine emin misin sen çarpmış seni.”
“ Dekolten çarptı beni. Sevişelim mi?”
“Canım kahvaltı edelim daha film izleyeceğiz. Sen seç filmi
ben çayları getiririm.”
Kahvaltı edelim, çay içelim. Biz ne zaman sevişeceğiz be
adam! Bıktım valla. Gideyim sevişme sahnesi bol olan bir film bulayım belki
gaza gelir. Ama yok o zaman da diyecek bu çocuğun amacı sevişmek. E zaten öyle
niye kasıyorum ki bu kadar? Değil mi yoksa. Ah be güzel Pick. Kafan zehir gibi
ama yanlış yerlere çalışıyor be güzelim. Sen en iyisi git oradan melankolili,
depresyonlu, ağlamalı bir film bul da ağlat şunu, dalga geçersin. Kendine
gelirsin.
“ Canım çok dram izlemek istiyor. Uyar mı sana?”
“Uyar tabi canım. Yalnız ağlamazsın değil mi sen?” Omzunu
göstererek; “ Ağlarsan memnuniyetle kabul eder omzum seni.”
“Ben en son doktorun yaşayıp yaşamadığımı kontrol etmek için
popoma okkalı bir şaplak atmasından sonra ağladım canım Yedi. Üzgünüm omuz,
başka zaman.”
Bu çok iddialı mı oldu acaba? Düşünsene sen, Pick, salya
sümük ağlıyormuşsun çocuğun omzunda. Çocuk bırak sevişmeyi, denize bile
muşambayla girer senin yanında yemin ederim. Ama yok Winston beni bırakıp
gittiğinde bile ağlamadıysam iki saçma aşık insan yüzünden hiç ağlamam
herhalde.
“Pick, annem gönderdi bak reçeli. Tadına bakmanı istiyor.”
“Annen mi? Annen derken? Bildiğimiz seni doğuran kadın, hani
cennetin üzerinde duran kadınlardan biri mi?”
“ Annem işte Pick. Arkadaşın yesin dedi. Biliyorsun pek
arkadaşım yok, eve bir arkadaşımın gelmiş olmasına baya sevindi.”
Oh. Yemin ediyorum AIDS tehlikesinden sonra bu daha büyük
bir rahatlık verdi yeminle. Ben Pick olarak Yedi’nin Annesi ile tanışacağım
diye korkudan reçel olmuştum zaten.
“ Teşekkür ettiğimi iletirsin, lezzetli olmuş.”
“ Kendin de söyleyebilirsin istersen. Haftaya birkaç
günlüğüne ziyaretime geliyorlar. Tanışmak istersen eğer.”
Allah’ım şimdi sen bu listeyle çok oynuyorsun falan
diyeceksin ama AIDS’i yine silip bunu başa alırsan çok sevinirim. Ben anneyle
falan tanışamam. Yahu bu işin bir sırası yok mu? Önce tanışırsın, sevişirsin,
sevgili falan olursun –konuya uzağım yanlışsa uyarın- nişan kararı falan alınca
aileyle tanışırsın. Aile çok sonra geliyor Yedi’ciğim.
“ Oh bugün de doyduk. Hadi filmi takıyorum ben Yedi. Bana
çay getirsene lütfen.”
“ Anladım yahu konuyu direk kapatmasan da olurdu güzelim.”
Düşün Pick, sadece göğüs dekoltesini düşün. Güzelimin
ardından gülüm geliyor eminim.
“ Gidip çay koy gözünü seveyim canım Yedi. Bak canım diyorum
sana.”
“ Canım demiyorsun ki, canım Yedi diyorsun. Hiç samimi
değil.”
“ Olur mu Yedi’ciğim. Lütfen çay koy, koymazsan mutfağın
yerini biliyorum. Masada sevişmiştik hani, gider kendim koyarım.”
Bu göndermeye de sevişmeyi eklemiştim. Artık anlamış olması
lazım. Anladın herhalde Yedi? Ya çocuk ben ne hallere geldim burada. Hiç
olmadığım birine dönüşüyorum sen bana çay koymuyosun. Ayıp senin bu yaptığın.
Senin yaptığını bizim mahalle kahvesindeki amca yapmıyor. Adam beni ne zaman
dertli görse “ Gel genç Pick, çay ikram edeyim sana.” Diyor. O amca bile bunu
diyor.
“ Hala şeker kullanmıyorsun değil mi Pick? Ona göre
götüreceğim şekerliği.”
“Hayır hala kullanmıyorum.”
“ Tamam başka istediğin bir şey var mı? Su falan?”
“ Çekilebilirsin Yedi.”
Not al bunu; bundan sonra Fransız filmi izlemek yok Pick.
Uşağın mı çocuk senin? Hayır sendeki yüzsüzlüğü de anlayamıyorum. Çocuk sana
evini açtı, çay koymaya zor ikna ettin, şimdi de uşak muamelesi yapıyorsun.
Senin yaptığın daha ayıp oldu.
“ Bozulmadın değil mi Yedi?”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder